İstanbul’da 19 yaşındaki Münevver Karabulut’un 2009 yılında vahşice öldürülmesinin ardından cinayet sanığı Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması, cinayeti bir kez daha Türkiye’nin gündemine taşıdı. Karabulut ailesi, Garipoğlu’nun ölümünün ardından mezarının açılması ve yeniden DNA testi yapılması için mahkemeye başvurmuş, mahkeme bu talebi kabul ederek geçen hafta mezarın açılmasına karar vermişti. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan incelemeler sonucunda, alınan DNA örneklerinin Cem Garipoğlu’na ait olduğu kesinleşti.

Münevver Karabulut cinayeti, yalnızca kişisel bir trajedi olarak kalmamış, olayla ilgili bir dizi başka gelişme de yaşanmıştı. Cinayetin işlendiği Bahçeşehir’deki villada inceleme yapan polislerin zimmetine geçirdikleri iddia edilen 700 bin euro, Türkiye gündeminde uzun süre tartışılmıştı. Bu paranın FETÖ terör örgütüne aktarıldığı iddiası, cinayetin ardından ortaya çıkan en dikkat çekici detaylardan biri olmuştu.

Ailenin DNA Başvurusu Kabul Edildi

Karabulut ailesinin avukatı Rezzan Epözdemir, cinayetin ardından Cem Garipoğlu’nun intihar ettiği iddiasıyla gömülmesinin ardından mezarının açılması ve DNA testi yapılması için mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme, aile tarafından yapılan bu başvuruyu kabul etti ve geçtiğimiz hafta Cem Garipoğlu’nun mezarı açılarak DNA örnekleri alındı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan incelemeler sonucunda, DNA’nın Garipoğlu’na ait olduğu belirlendi.

Zimmet Skandalı ve FETÖ Bağlantısı Yeniden Gündemde

Cinayetin ardından Bahçeşehir’deki villada yapılan incelemeler sırasında 6 polis memurunun zimmetine geçirdiği iddia edilen 700 bin euro, Türkiye gündeminde büyük yankı uyandırmıştı. Bu paranın FETÖ’ye aktarıldığı öne sürülmüş, olayın ardından güvenlik kamera görüntülerini sildikleri iddia edilen site görevlileri de yargılanmıştı. 2018 yılında karara bağlanan dava sonucunda, 6 polis memuruna ve iki site görevlisine "Görevi kötüye kullanmak" ve "Suç delillerini yok etme" suçlarından 6’şar bin TL adli para cezası verilmişti.

Ailenin avukatı Rezzan Epözdemir, zimmete geçirilen paranın FETÖ ile bağlantılı olduğunu, sanık polislerin avukatının ise bir FETÖ kaçağı olduğunu iddia etmişti.

Avukat Uyarmıştı

Karabulut ailesinin avukatı Rezzan Epözdemir, cinayet davasının sürecinde yaşanan gecikmelere ve zorluklara dikkat çekmişti. Özellikle iddianamenin mahkeme tarafından bir türlü kabul edilmediğini vurgulayan Epözdemir, 26 Nisan 2010 tarihinde açılan davanın dört ay içinde zamanaşımına uğrama riski olduğuna dair uyarılarda bulunmuştu.

Epözdemir, dosyaya gelen raporlar arasında önemli çelişkiler bulunduğunu belirtmiş, bu çelişkilerin giderilmesi için ilgili kurumlara yazılan yazılara ret cevabı geldiğini ifade etmişti. Mahkemenin, cinayetle ilgili delil niteliği taşıyan harici diski incelemesi için TÜBİTAK, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Adli Tıp Kurumu'na gönderdiğini, ancak bu kurumların personel eksikliği ve kalifiye eleman yetersizliğini gerekçe göstererek diski incelemediklerini dile getirmişti. Bu durumun, davanın ilerleyişini önemli ölçüde aksattığını ve adaletin gecikmesine yol açtığını söylemişti.

Alkollü şoför yarım saatte 3 kaza yaptı Alkollü şoför yarım saatte 3 kaza yaptı

Mahkemenin son olarak harici diski gönderdiği jandarmanın da diskin kendilerinde olmadığını ilettiğini anlatan Epözdemir, "Adeta gizli bir el bu dosyaya dokundu ve dosyadan harici diski kaybetti. Adeta dosyaya vebalı muamelesi yapıldı. Sonrasında bir baktık ki, dosyadaki polis olan altı sanığın avukatı, MHP’deki kaset komplosundan şike kumpasına kadar birçok önemli dosyada FETÖ’nün yargı imamından bahisle hakkında tutuklamaya esas yakalama kararı olan bir avukat. Sanık polislerin avukatı Halil İbrahim Koca 17 - 25 Aralık olaylarından sonra FETÖ’den aranan biri haline geldi. O zaman bütün parçaları birleştirdik. Hem aile de hem bizde makul şüphe uyandı. Buradan elde edilen 700 bin avronun dahi bu terör örgütüne aktarılmış olabileceği kanaatindeyiz” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

Kaynak: İHA