Dursun ERKILIÇ

Hayatın ne kadar kısa olduğunu uzun uzun düşünürken sarsıcı bir zaman gelgiti yaşadım...

Anladım ki; insan ölümün akla gelmediği, getirilmediği gençlik yıllarından, yolcu edilen dost sayısının arttığı günlere varınca anlıyormuş bazı gerçekleri…

Hayat, bitiş çizgisine varan kestirme bir yolmuş…

Yolu uzatmanın yollarını aramak gerekiyormuş ama arayım dendiğinde şöyle bir yekinmek de nafileymiş. Mecali kalmamış…

Mecalsiz insan dönüp geriye baktığında dönüşü olmayan bir yola serpilmiş çaresizlik, pişmanlık ve keşkeler dikeniyle kaplı bir ufuk çizgisi görünür gözüne. O dem çömelip kalır olduğu yere.

İHMALKÂRLIK…

Bir süre önce cep telefonumdaki dostlarımı gözden geçireyim dedim. Çok uzun zamandır arayıp konuşmadıklarım olduğunu gördüm. Hiçbirini aramadım! Vaktim yoktu. Oysa dün vaktim çoktu…

Bugün, telefonun yüzeyine sürttüğüm parmağımın su gibi akıttığı listedeki bazı numara sahiplerinin öldüğünü gördüm. Hüzünlendim, güzelliklerle yâd ettim hepsini. Bir şey daha yaptım…

Altındağ Belediyesi'nde şehit ve gazi ailelerine özel buluşma Altındağ Belediyesi'nde şehit ve gazi ailelerine özel buluşma

FARKLI BİR DEFİN

Söylemeye dilim varmıyor ama bedenen ölü, ruhen diri olan ve fakat cep telefonumda yaşayan dostlarımı dijital dünyanın sanal mezarlığına defnettim.

Zor olmadı!

Teknolojiyi cebimize koyanlar, acımasız bir silahı da elimize tutuşturmuş!

Bu silahın adı ‘delete’, sanal mezarlığın sembolü de çöp sepeti.

Silahı kullanıp dost katliamı yapmak hiç de zor değil! Hayatta yok, listende var olan dostlarının üzerine parmağımı bastırıp tanımladıktan sonra çöp sepetine dokunuyorsun. Bu kadar, yok oldular!

KENAN NUHUT: Ankara’nın en tanınmış simalarından biriydi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanıyken aramızdan ayrıldı. 2002 yılında önüne ses kayıt cihazımı koyup röportaj yaparken çektiği fotoğraf onu ‘ölümsüzleştirdi’ ama o artık aramızda ve cep telefonumda yok!

OSMAN KÖKSAL: Köyümüz Gökçekışla’ya ve Yozgat’a değer katan iş insanlarından biriydi. Vefatından 5 dakika önce cep telefonu üzerinden yazıştığımız kıymetli ağabeyim hem aramızda değil hem de cep telefonumda…

KEMAL AYDIN: Yıldırım Beyazıt Akşam Lisesi’nde sınıf arkadaşımda. Ölene kadar dost kaldık. Kitap kardeşliğimiz, senaryo yazarlığımız ve müthiş bir gazete çıkarma girişimimiz vardı. O da ne hayatta ne de cep telefonumda…

VAHİT KARGALIOĞLU: Çocukluk arkadaşımdı. Büyük hayalleri, projeleri vardı… Virüs salgınının can aldığı ortamda kalp krizinden öldü. Cep telefonumdaki varlığını ‘delete’ ile yok ettim! Hayat kısa ve acımasız…

VE DÜŞÜNDÜM…

Evet, düşündüm ve anladım; bir süre sonra biri de benim için yapacak bunu.

“Yazık oldu Süleyman Efendi”ye” dizesiyle merhumu ölümsüzleştiren Orhan Veli Kanık, “Kitabe-i Seng-i Mezar”ı yazarken ne bilgisayar vardı ne de cep telefonu. Daktilo sahibi olmak bile ayrıcalıktı. Ya bugün?

“Delete, delete… Beni gömün sepete” türküsü yakılırsa şaşırmam!

 

Muhabir: Dursun Erkılıç