Herkesin bir yaşam hikayesi vardır. Bizim bu günkü sohbetimizin konusu yazarlık yolunda önemli mesafe kaydeden Tuncay Aymelek. Almanya da doğup, Türkiye de görev alan ve şerefli vazifeyi başarı ile temsil eden bir isim Aymelek.

Buyurun röportajımızı birlikte okuyalım.

-Sayın Aymelek , Sizi tanıyabilir miyiz?

-Almanya’da doğdum. Babam emekli, annem ev hanımıdır. Üç kardeşim var. Türk Silahlı Kuvvetleri astsubay kadrosunda görev yaptım ve 2023 Mayıs ayında kendi isteğimle emekliye ayrıldım.          2017 yılında ‘Gölge Hırsızı’, 2018 yılında ‘Git Konuş Onunla’ 2023 yılında ‘Sığıntı’ ve son olarak ‘Küçük Güneşler’ isimli psikolojik romanlarım yayınlandı. Gölge Hırsızı isimli romanım Habertürk’ün önerdiği 5 kitap (3 yabancı 2 yerli) içinde seçildi. Çeşitli gazete ve dergilerde ‘Roman Sanatı’ üzerine makaleler yazdım. ‘Roman Sanatı’ üzerine bir Edebiyat programı yaptım. Klasik müzik dinlemeyi, roman okumayı ve film seyretmeyi severim.

-Neden kitap yazma ihtiyacı duydunuz?

-Gerçek hayatın bir fazlalılık yığını olduğunu düşünüyordum. Sonraları bunların arasından işe yarayacak olanları seçip içinden çıkarmak gerekir dedim ve romanların, okuyanları etkileme gücünden faydalanmaya karar verdim. Nitelikli edebiyatın insanları inandırma gücü beni kendine çekti.

-Bu iş zor mudur?

-Evet, yazmak iğneyle kuyu kazmak gibi çileli bir iştir. Bu da zorunlu olarak, kendine özgü bir yazarlık kişiliği oluşturmanızı gündeme getirir. Dili etkileyici bir zenginlikle kullanmak için bolca okumak, sürekli bir gözlem halinde bulunmak gerekir. Eleştirinin acı oklarına hazırlıklı olmalısınız. Etrafınızdaki yığınla kültürel bilgileri ve olguları soyutlamayı öğrenmeli, bunları doğal bir şekilde yeniden yorumlamak hususunda, kendinizi terbiye etmelisiniz.

-Bu kadar işin gücün arasında nasıl yazabiliyorsunuz?

-Evet, teknolojik ürünlerle kuşatılmış, bolca vakit tüketen, adeta bir reklam bombardımanı altında yaşıyoruz. Çağın romancıları olarak yazar kimliğini üstümüze geçirdiğimiz andan itibaren, bütün dünyaya karşı bir duruş biçimi sergilemek, içinde olmaktan mutluluk duyacağınız bir romancı hayatı seçmek zorundayız. Teknolojinin nimetlerinden faydalanırken, onun bütün zamanınızı almasına müsaade edemezsiniz. Yazmak, daha ziyade içselleştirdiğimiz duygusal ve düşünsel durumları bir metne aktarmak işi olduğuna göre, kendi kendimizle baş başa kalmanın bir yolunu bulmak zorundayız. Ben buna ‘yazarca yaşamak’ diyorum. Romancı, bütün hayatını bir kurmacanın parçaları gibi, adeta bir serüven gibi görüp yaşamak zorundadır. Sizin sorduğunuz gibi, bu kadar işin gücün arasında, mutlaka metnimize dâhil edeceğimiz nice kıymetli gözlem malzemeleri vardır. Hayatın sınırsız detayları arasında dikkatimizi çeken ayrıntılar, edebiyatın inceliklerini duyurur. Bununla beraber okumak, yazmak ve yaşamak, birbirinin içine geçmiş süreçler olarak deneyimlenmedikçe yaratıcı yazarlık başarılamaz.

-Kitaplarınız hakkında bilgi verir misiniz?

-‘Gölge Hırsızı’ ve ‘Git Konuş Onunla’ isimli psikolojik romanlarımı zaten biliyorsunuz. Geçen sene yayınlanan ‘Sığıntı’ adlı 306 sayfalık eserimde, Mimetik (Taklitçi) Arzu Kuramını açıklayan bir kitap yazmaya çabaladım. ‘Baba-Oğul Rekabeti ve Baba Nefreti’ tema olarak işledim. Bilinen bir gerçektir ki düşler tek başına görülür. Bir yazınsal serüvenin içine atlamak da elbette, kendi çocukluğumuzun köklerine inmekle ve yoğun bir düş hayatıyla ilintili. Ancak gerçeğin bilinen halleriyle, kendi düş ve hayal âlemimizi uzlaştırmak epey güçtür. Ben de birçok geceler yataktan kalkıp şehrin damlarına bakarak çocukluğumu düşündüm. Bir kıvılcımla başlayan ham maddeyi günlerce işledim. Gözümün önünde sayısız eski sahnelerle beraber bir Kemal tipi canlanmaya başladı.  Çocukluğundan itibaren derin bir hayranlık ve korku ile bağlı olduğu babasını, platonik hislerle bağlandığı Başak ablası arasında engel olarak görmeye başlayan Kemal, yüzleşmek zorunda kaldığı bir çatışma karşısında güçsüzlüğünü duyumsadı ve tüm benliğini bir hınç duygusu bürüdü. Bu hınç onu babasını taklit etmeye ve koyu bir intikam arzusuna doğru sürüklüyor, sahte bir benlik geliştirmesine sebep oluyordu. İşte Sığıntı’nın ana fikri böylece çıkmıştır.

Bu yıl yayınlanan 470 sayfalık ‘Küçük Güneşler’ ise Dostoyevski’nin yer altı adamını çağdaş bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan bir roman. İnsan ve doğa, insan ve eşya arasındaki ilişkileri irdeleyip şuurumuzun karanlık köklerine inmeye çabaladım; şifreli hissiyatımızın en derin emellerini, en korkunç ıstıraplarını ve sevinçlerini duyurmak istedim.

-Hedefiniz nedir?

-Hedeften ziyade beni harekete geçiren bir güdüm vardır ki o da, Flaubert’in, “Her şeyde keşfedilmemiş bir bölüm vardır.”sözüdür. Romanlarımı bu güdüyle birlikte yazarım ve hedeflerim de kendiliğinden belirmeye başlar. Her roman hayata ve insana dair bir bilmece ya da bulmacadır. Bu çok bilinmeyenli denklemi çözmeye uğraşırken baştan hedef belirlemek güçtür. Dünyasal hedeflerimden söz ediyorsanız, var elbette; her yazar çok okunmak ve geniş bir kitleye hitap etmek ister.  İlle velâkin dünyadan göçüp gittikten sonra kendime dair kalacak olacak olan tek şeyin eserlerim olduğunu da biliyorum. E.M. Forster’in dediği gibi, “Tarihçinin görevi olanı yazmak, romancının görevi ise yaratmaktır.” Bana açık seçik olarak görünmeye başlayan hayatları yazdığımda, karanlıktan aydınlığa doğru ilerlediğimi düşünüyorum. Bu zihin açıcı etkiler, insana ve yaşama değgin, nice geniş ufuklar açıyor önümde. Düzyazının gerçekliği yeniden yaratma ve kendini yenileme olanakları, her gün değişip başkalaşan kimliğime zenginlikler katıyor.

-Yazarlık denemesi yapanlara tavsiyeniz nedir?

-Artık dördüncü romanımı yayımladığıma göre, yazarlık üstüne önerilerde bulunabilirim. İlk adım olarak bu işe mizacınız yatkın olmalıdır. Belleğiniz ve bilinciniz sadece ayrıntılara dikkat edilerek yakalanabilir. Kişisel yaratma gücünün yanında yoğun ve kesintisiz bir okuma ve yorumlama alışkanlığı edinmelisiniz. Romancılık hakkında bir defa seçiminizi yaptıktan sonra ise, tuttuğunuzu koparacak bir kararlılıkla yazmaya başlamalısınız. Asıl olan her gün bir miktar yazmaya devam etmektir. Nitelikli romanları bulmalı ve onlardan bir şeyler öğrenmelisiniz.

Haymana Belediyesinden büyük hizmet: Mahallelerin su sorunları bir bir çözülüyor Haymana Belediyesinden büyük hizmet: Mahallelerin su sorunları bir bir çözülüyor

Teşekkürler Sayın Aymelek

Ben Teşekkür ederim.

Muhabir: Aydın Tufan