Yazmak öyle kolay bir şey olmasa gerek. Çünkü çoğu zaman bir dostumuza köşe yazısı yaz dersin, kabul eder, ararsın ne oldu yazı dersin, işim vardı elim değemedi der. Aslında yazmaya oturmuş yazamamıştır. Birkaç kez denemiştir. Yazmak öyle kolay değil. İşte kolay olmayanı yazan bir yazarla söyleşi yapalım Bayram tadında dedim. Buyurun birlikte görüşelim…

Merhabalar Ayşe hocam, öncelikle okurlarınıza kendinizi tanıtır mısınız?

Ayşe Kaş: Genelde yazın dünyasında, bekarlık soyadımla beraber Ayşe Ciplioğlu Kaş adıyla yer aldım. 1971 Elazığ doğumluyum. 12 yaşından itibaren şiir yazmaya başladım. 18 yaşıma kadar okula gidemediğimden Dikiş-Nakış, Kur’an kurslarına devam ettim. Elazığ'da genç arkadaşlarımla Kadınlar İlim ve Kültür Derneği adında bir dernek kurarak, 11 yıl bu kuruluşta sosyal ve kültürel çalışmalarda bulundum. Milli Gazete ’de yazı ve şiirlerim, başlangıçta “Okurlar” sayfasında daha sonra da gazetenin ikinci sayfasında bağımsız yayınlandı. Hatta bir ara “Sarayatik Notları” başlığında gazetenin ekinde iki sayfada grubumla yer aldım. Bu dönemde gönüllü olarak Arapça ve Kur'an dersleri öğretmeni olarak çalıştım.

-Özel hayatınızda bu arada ne tür bir gelişme oldu ?

Ayşe Kaş-2000 yılında evlenerek Ankara’ya yerleştim. Orta ve lise eğitimimi Açık öğretimden tamamladım. Halk eğitim kursuna İngilizce ve Bilgisayar kursuna devam ettiğim zaman İngilizce hocamın ısrarlı tavsiyeleri üzerine üniversite giriş sınavına katıldım. 2010-2014 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fars dili ve edebiyatı ve Arap dili ve edebiyatı çift ana dal bölümünü onur belgesi alarak bitirdim. Mezuniyetimin ardından İran Kazvin'ide İmam Humeyni Uluslararası dil okulunda ileri düzey Farsça eğitimi aldım. 2014-2018 yılında Ankara İlahiyat Fakültesinde Temel İslam Bilimleri Tasavvuf Ana Bilim Dalında Yüksek Lisansımı tamamladım. 2018’de başladığım Ankara Yıldırım Beyazıt üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belâgatı dalındaki doktora eğitimimi Ocak 2024 tarihinde Eskişehir Osmangazi üniversitesinde tamamladım. 2022 eylülünden itibaren MEB de Arapça öğretmenliği görevimin yanında Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin EDURESE Dil Eğitimi programında online Farsça dersleri veriyorum.

Maşallah çok aktifsiniz ! Yazarlığa nasıl geçtiniz?

Ayşe Kaş- Yazarlığım ise, Turuncu, Kültür Ajanda, Diyanet Çocuk, Kalemlik dergisi, Dergizan gibi yayınlarda ve çeşitli internet sitelerinde yazı, şiir ve hikâyelerimle devam ediyor.

Peki hocam, neden kitap yazma ihtiyacı duydunuz ?

Ayşe Kaş: İnsan, dünyada yaşamdan aldığı bilgi ve deneyimlerini kitaplarla harmanladığında zihninde yeni ufuklar açılır. Bilgiler duygulara ve düşüncelere dönüşür. Bu dönüşüm içerisinde dilinizden gönlünüze akan sözcüklerin kağıda dökülmesi an meselesi olur artık. Benim en büyük hayalim kitap yazmaktı. Kurstaki öğrencilerime okuduğum şiirlerim, tiyatro oyunlarım ve oratoryolarım hep beğeni buluyordu. Sonunda Rabbim güzel fırsatlar verdi bana ve hedefime ulaştım.

-Yazarlık denemesi yapanlara tavsiyeniz nedir ?

Ayşe Kaş: Naçizane o kardeşlerime öncelikle iyi bir okuma yapmalarını tavsiye ederim. İnsan okudukça engin düşüncelere sahip olur. Sığ kalan düşünceler, kurak topraklara benzer. Yağmurun değmediği toprak katı ve verimsizdir. Okumak, yüreklere güneşler doğurur. Siz, deneyimlerinizi de yazarsınız ancak, sizden başkalarının gittiği yolları bilmeniz lazım. Kendi başınıza ilerlemeniz imkansızdır. Dilinizin beyanı fesahatten belagatten nasiplenmelidir. Ben ilk okumanın Kur’an-ı Kerim olmasında fayda görüyorum. İnsan Rabbinin kelimelerine aşina olmakla yüce lafızlı oluyor. Ayrıca, sosyal, kültürel, geleneksel deyişlere vakıf olduğu gibi modern çağın insanlarının da ihtiyaç duyduğu gereksinimleri bilmeli ve idrak etmelidir. Yani artık çocuklarımızın masalları bile değişti öyle değil mi? Ayrıca, zamana göre deyişler ve seslenişler icat etmek te bir hünerdir derim ben. Sürekli birkaç yazarı köşe yazısı, roman, şiir vb. eserlerini okumak; gazete, dergi gibi süreli yayınları düzenli olarak takip etmek, elektronik ortamda var olan sesli kitapları dinleyerek zihinsel yönden motivasyon kazanmaya çalışmak ta lazımdır.

Hocam, yazmak önemli bir iş elbette. Bu iş zor mu desem?

Ayşe Kaş: Yazmak kolay iş değil tabi ki. Ama, bu işe önem veren, gönül veren kişilere zor olmaz. Gönle akan ilhamın işlenişi sırasında teknik maharet gerekir. Edebiyatımız, yazıyla oluşmuştur. Okur-yazar olmanın devamı eser ortaya koymaktır. Akademinin en büyük emaresi eser yazan müelliflerdir. Bir milletin yazarı, şairi, düşünürü devlet erkanına yön veren dinamiklerdir. Vatanın birliğini sağlayan kahramanların şecaatlerini artıran iman ve aşkın kaleme alınışına bağlıdır. Leyla ile Mecnun’un aşkını yazmasaydı şairler, ardından kimse bu meyanda eser ortaya koyamayacaktı. Ya da Mantiku’t-tayr’dan ilhamla kağıda dökülmeseydi Kelile ve Dimne hikayeleri, çağımıza kadar uzayan neşeli ve hikmetli hayvan hikayeleri serilerimiz olmayacaktı. Dediğim gibi, aşkla çalışan zorluğun farkına bile varamaz.

Bu kadar işin gücün arasında nasıl yazabiliyorsunuz ?

Ayşe Kaş: Çok tekrarlanılan bir laf vardır. Gülü seven dikenine katlanır. Evet, hakikaten çok dolu ve yoğun bir hayatımız var. Ama yazmadan olmaz. Yazarak dertlerimizi hafifletiyoruz aslında. İçimiz dışımıza aksediyor bu işle. Fırsat bulmak derken, bu iş kendi fırsatını kendi doğuruyor bence. Bir bakıyorsunuz birinin size yönelttiği bir söz, ya da davranış aklınıza bir sürü şey getirivermiş. Ya da bir kitapta okuduğunuz her hangi bir paragraf, sizi alıp başka bir diyara sakin yapmış. Şiir de öyledir. Akan bir ırmağa benzer. İçinizde bentler kursanıza da sığmaz taşar ve mısralara yerleşir o yüzü açılmamış duygular…Bu yüzden, yazmaya üşenmemek gerekir. İnsanın zamana yenik düşmemesi için yazan kalemi olmalıdır. Kur’an’da kalem suresinin olması da tesadüf olmasa gerek…

Kitaplarınız hakkında bilgi verir misiniz ?

Ayşe Kaş: İlk kitabım bir şiir kitabı olan “Doğum Günün Kutlu Olsun Peygamberim”, Anıl Matbaada basıldı. ikincisi ise, Gece Kitaplığından çıkan “Çocukluğum Bir Kardelen Öyküsü Bir Çocuk Anı Yazarsa” adında. Üçüncüsü ise, bir kitap bölümü…Liz Yayınlarından ”Eğitimci Gözüyle İnsan” adında Deneme tarzında “Mevlana’ya Mektup” başlılığın da. Dördüncüsü ise, doktora çalışmam olan Son çağ yayınlarından çıkan “İmge Bilim Açısından Fars-Arap-Türk Karşılaştırmalı Çocuk Edebiyatı” ve ardından Farsçadan çevirdiğim “Yırtık Fistanlar”. Yazarı, İranlı Nahid Tabatabayî hanımefendidir. Asıl adı “جامه دران (Camederân) olan bu eser, İran’da çok meşhur olmuş, ödüller almış ve filmi de yapılmıştır.

Bu arada önümüzdeki süreçte hedefiniz nedir?

Ayşe Kaş: Biz de bir söz vardır: Marifet iltifata tabidir. Yolumuz bellidir. Hedefimiz, edebiyat ve bilim dünyasına güzel eserler bırakmaktır. Aldığım eğitimi benden sonrakilere aktarmak ve arkamdan güzel bir namla anılacağım faydalı eserler kaleme almaktır. Ama en başta, bu vatana, bu bayrağa ve gönlü güzel insanlara ışık olacak değerlerle dolu eserler yazmaktır. Mevlana gibi kainata gülümseyen bir nazarla baktığımızı hatırlatmak ve kul olduğumuza sevinerek şükrümüzün ifadesi olarak son nefese kadar inançla yazmaktır.

Hocam, dünyada yazarlar aracılığıyla evrensel bir söylem oluşuyor diyebilir miyiz?

Ayşe Kaş: Elbette diyebiliriz. Çok da yerinde olur bu deyiş. Her coğrafyadan insanın okuyacağı ve anlayacağı bir dille yazılırsa kitapların anlaşılmaması imkânsızdır.

-Nedir o dil?

Ayşe Kaş: Sevgidir. İnsan kardeşinin ihtiyacı olan en elzem ihtiyaç. Severek söylenilen bir sözün tesiri bilinir değil mi? Biz de “Seven sevenin kuludur” derlerdi. Sevgiyle söylenilen her söz anlaşılır ve benimsenir. Öyle hitaplar vardır ki, insanı can evinden yakalar: “Canım kızım gibi…Anneciğim gibi…Aziz babam gibi.. Kadim dostum gibi…Gülüm, balım gibi…Seni seviyorum gibi..” Bu cümleciklerin tılsımlı gücü vardır. Benim kitaplarıma hakim olan duygudur sevgi. O dili anlamayan kalp kördür, amadır.

Hocam, okurlarımıza mesajınız nedir?

Ayşe Kaş: Öncelikle, ülkelerine, dünya olaylarına duyarlı olsunlar. Aklını bilgiyle donatan insanın, kalbini de irfanla doldurması lazımdır. Maddiyat tek başına yeterli olmaz. İnsan ruhu maneviyatla beslenir. İnsanın inşirahı için sadrine o çerağı yakması, Rabbin kavliyle kavlini genişletmesi gereklidir. Bu nedenle kuru emekten uzak durmalı ve kendini bilen Rabbini bilir düsturuyla adım atmalıdır.
- Sorularımıza bizi kırmadan cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederiz hocam. Akademik hayatınızda size ve öğrencilerinize başarılar dileriz.
Ayşe Kaş: Bilmukabele…
Tüm ekibinize katkıda bulunanlara, emeklere içten teşekkürlerimi sunarım.
Bilmukabele