Uyanıkken yazdım...

Kendi kendime küsmüşlük içinde kafayı kösmüş yürürken ayağım taşa takıldı. Sövdüm, gayriihtiyari…
Ne yapsaydım yani…
Suspus mu kalsaydım?
Yine de utandım…

Endülüs değil
Ankara...
Derdim dünyadan büyük
Misal:
En kara... 

Bir utanmazlık öbeğinin göbeğinde, bir kandırılmışlık, bir emeği sömürülmüşlük, bir parasızlık içinde gözüm dönmüşken;

Gördüğüm zam
Görmediğim para
Zam, para
İkisi de
Ölümcül yara...

İdi…
Dünya gerçekten acımasızdı! Dünyanın ne suçu var, insanlar…
Çünkü; 

Vicdanı körelmiş ezeni gördüm
Ezilen kolbastı sanıyor idi
Açlıktan canından bezeni gördüm
O açken külbastı yanıyor idi

“Bu da mı gol değil” diye ağlayan Ofsayt Osman gibi ağlamama gerek yoktu! Sömüreni de semireni de biliyordum. Yine de suç payı çıkarıp kendimle savaşırken;

Bir ses...
Baktım...
Zil yok
Şal yok
Gül var
Bir de fidan... 

Kulak verdim… Tınısı da, sanısı da farklıydı;

 İlaç gibi
Küfür eden...
Allah'ına kadar
Dikine giden... 

Gülşende gül
Baçede fidan...
Kokusu kendine
Dikeni batan…

Ses etmedim. Uzaklaştım… Sustum… Ve fakat;

Yüreği elinde gezeni gördüm
Gülşende gül, fidan topluyor idi
Aşkı ve ölümü sezeni gördüm
Ölümü aşkına saplıyor idi

İnancın değil hıncın, sevinin değil ağının, emeğin değil yemeğin, hakkın/hukukun değil soygunun; hasılı; insanlıktan çıkmışlığın içinde isyanlardaydım…

Düşündüm, rahatladım: Nisyanlarda olmaktan iyidir…
Uyudum, uyanmak için…