“Benden Söylemesi” başlıklı yazımda değindiğim konuları biraz daha açık şekilde ifade etmemin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Söz konusu yazımda sıcaklık artışlarının tüm dünya ve canlılar üzerindeki olumsuz etkisinden bahsetmiş, sıcak sadece bize sıcak değil ey insanoğlu demiştim.

“Benden Söylemesi” başlıklı yazımda değindiğim konuları biraz daha açık şekilde ifade etmemin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Söz konusu yazımda sıcaklık artışlarının tüm dünya ve canlılar üzerindeki olumsuz etkisinden bahsetmiş, sıcak sadece bize sıcak değil ey insanoğlu demiştim. Denizlerimizde, okyanuslarımızda sıcaklık artıyor, oksijen miktarı azalıyor, bu da toplu balık ölümlerinden başlayarak nice sorunlara yok açıyor demiştim… Denizlere ilişkin yapılan çalışmaları okudukça konuyu sizin için de biraz daha detaylandırmak istedim.

Denizlerdeki sıcaklık artışı tabii ki sadece oksijen miktarının azalması ile deniz yaşamına zarar vermiyor. Beraberinde bir diğer olay daha gerçekleşiyor ki o da  asitlenme. Bunun da nedeni sıcaklıklardaki artışın nedeni olan küresel iklim değişiminin sebebi olan karbondioksit gazı. Çünkü okyanuslardaki karbondioksit artışına bağlı asitleşme mercan beyazlamasına ve daha başka bir dizi ekolojik değişime neden oluyor. Bu değişimlerin arasında balık popülasyonlarının daha kuzeye göçmesi, deniz ortamındaki canlı çeşitliliğinin asitliğe toleransı düşük olanlar aleyhine değişmesi gibi durumlar da mevcut.

Deniz ekosisteminde sıcaklık artışlarının nedeni olan iklim değişimi nedeniyle meydana gelen bir başka değişim var ki o daha önce pek de dikkate alınmamış olan bir değişim: Deniz yeşillenmesi. Evet, yanlış duymadınız. İklim değişimiyle beraber artık denizlerin renginin maviden yeşile kayması söz konusu. Nature Dergisi’nde yayımlanan araştırmaya göre, dünya okyanusları bariz bir şekilde renk değiştiriyor ve bunun sorumlusu da iklimin bozulması. Çalışma özetle bize, masmavi diye nitelediğimiz denizlerin zamanla giderek daha yeşil hale geldiğini ve özellikle ekvatora yakın alçak enlemlerdeki alanların bundan en fazla etkilenen alanlar olduğunu anlatıyor.

Denizin rengindeki değişimin önemli olmasının rengin kendisiyle değil, bu renk değişiminin yaratacağı etkilerle ilgisi olduğunu da söyleyeyim de “yeşil de güzel, ne olacak ki biraz da yeşil izleyelim. İçimiz açılsın vb.” yorumlar gelmesin. Çünkü farklı boyutlardaki plankton toplulukları ışığı farklı şekilde dağıtır ve farklı pigmentlere sahip olan bu plankton toplulukları ışığı farklı şekilde soğurur. Plankton gruplarındaki değişim de beraberinde tahmin edilemeyen fenomenlerin oluşmasına neden olabilir. Dolayısıyla renkte meydana gelen değişiklikleri incelemek küresel olarak plankton popülasyonlarındaki değişikliklerin de daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlar. Sonuç olarak fitoplankton, besin zincirlerinin çoğunun en altında yer aldığı için de okyanus/deniz ekosistemlerinin sağlığı konusunda büyük önem taşıyor.

Olay sadece bizim dışımızdaki ülkelerde gerçekleşiyor zannetmeyin. Nature’daki makaleye göre renk değişimi dünya okyanuslarının yüzde 56’sından fazlasında tespit edilmiş, bu da dünya üzerindeki tüm karalardan daha büyük bir alana tekabül ediyor.

Aslında bu değişimler mevcut haliyle görünür bir tehlike yaratmıyor gibi olsa da bilmediğimiz, yani henüz keşfedemediğimiz birçok zincirleme etkinin meydana gelmesi ihtimali kaygı uyandırıyor. Çünkü daha önce hiç gerçekleşmemiş bir değişimin, hiç hesapta olmayan etkileri olması kaçınılmaz. Tıpkı ön görülemeyen miktardaki buzul erimeleri gibi. Hatta yanan ormanlardan dolayı ortaya çıkan külün tatlı su ortamlarındaki canlılığı tahrip etmesi de bu tahmin edilemeyen etkiler arasında sayılabilir. Bunlar genelde pek hesaba katılmayan etkiler.

Ayrıca okyanuslardaki bu değişimin tek sorumlusu plankton toplulukları da olmayabilir. Yine iklim değişiminin asıl sorumlusu olan fosil kaynak bağımlılığına katkı sağlayan plastiklerin parçalanması sonucu oluşan ve tüm dünyayı esir alan mikroplastik varlığı da bu renk değişimine katkı sunuyor olabilir. Ancak tüm bunların ortaya konulması ancak çok daha büyük boyutlu projelerle mümkün. Çalışmalar yapılıyor, takipteyim, sonuçları paylaşacağım.

Sonuç olarak sıcak havalar sadece terletip kalp krizi riskini arttırmıyor. Doğrudan ve dolaylı olarak tüm ekosistemi kökten değiştirecek etkilere neden oluyor. Dolayısıyla bu işin sorumlusu olarak görünen güneşe ateş etmek yerine, asıl sorumlu olan fosil yakıt bağımlılığı için harekete geçmek gerekiyor... 

Ben bir kez daha söylüyorum...