Bu kış son yıllarda Anadolu’nun ekilmeyen tarlalarına kaç tane daha eklenecek bakalım. Hep birlikte şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Türkiye’nin ve halkımızın işi zor.

Ağustos ayının ilk on gününde sıcaklar iyice bastırdı. Nem oranı İstanbul başta olmak üzere birçok ilimizde %80’leri aştı. İklimlerin, mevsimlerin terazisi iyice şaştı. Pahalılık, tarım alanı başta olmak üzere her alanda insanı çıldırtan bir boyuta geldi. Özellikle, mazot, ilaç ve işçilikte durumlar hiç iç açıcı değil. Hasat dönemi bitiyor, ekim dönemi yaklaşıyor. Bu kış son yıllarda Anadolu’nun ekilmeyen tarlalarına kaç tane daha eklenecek bakalım. Hep birlikte şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Türkiye’nin ve halkımızın işi zor.

Fark ettiğiniz üzere ben bugün ters tarafımdan kalktım ama düz tarafıma yönelmek istiyorum. Göcek Taşbaşı’nda dededen kalma Harıp ağacından toplanan meyvelerden söz etmek istiyorum. Bu yörede keçiboynuzuna Kıbrıslılar gibi Harıp denir. Genelde harıp, keçiboynuzu ya da harup olarak bilinir. Yaz kış yaprakları yeşil kalan bir Akdeniz maki çalısı, ağacıdır. Baklagiller familyasından olup yazın gölgesinden, kışın meyvesinden yararlanılan çok değerli yeşil bir ağaçtır. Ülkemizde hemen hemen tüm sahillerimizde yetişir. Genelde de ne su ne de gübre ister ama insanlığa yararı saymakla bitmeyen keçiboynuzuna benzeyen meyveler verir. Orman Bakanlığı’nın yetkilisi olsam yaygın ekimini yapar, hatta teşvik ederdim. Anı ormanlarının yanı sıra, belediyelerin parklara, yollara, yeşil alanlara ekmesini teşvik ederdim. Kısacası zeytin kadar değerli bir ağaç türüdür. Evet bu ara faydalı ağaçlara taktığım doğru…Zira görmüyoruz, bilmiyoruz, önemsemiyoruz ancak çok değerliler ve maalesef ki bizde her şeyin değeri kaybedilince anlaşılır. O nedenle ben kaybetmeden anlatacağım anlatacağım, durmayacağım!

Adı Roma döneminden günümüze gelmiş olan keçiboynuzunun faydaları saymakla bitmiyor. Doğada ağırlığı değişmeyen bir tohum olarak keçiboynuzu kolesterol dostudur. Doktorların halk ağzıyla “kötü” kolesterol dediği LDL kolesterolünü düşürme özelliği vardır. Trigliserit düzeyini düşürür. Potasyum miktarının yüksek düzeyde olmasını dikkate aldığımızda kalp sağlığı açısından da çok yararlıdır. Damar tıkanıklığını engeller.  Harnup pekmezi testesteron hormonunu artırmasıyla da epey popülerdir. Sperm sayı ve kalitesini artırdığı gibi cinsel gücü iyileştirici özelliği de bulunmaktadır. Yoğurda göre üç kat daha fazla kalsiyum içerir. Özellikle kemikleri gelişme çağında olan çocuk ve gençlere ve ileri yaştaki yetişkinlere günde en az 2-3 adet meyvesinden, pekmezinden ara öğün olarak verilebilir. Demir açısından da zengin olduğundan kansızlığın giderilmesi için gıda takviyesi olarak verilebilir. Çok iyi bir enerji kaynağıdır.

Harnupun öksürük ilaçlarının ve çikolataların yapımında tatlandırıcı olarak kullanımı da mevcuttur. Harnup pekmezi tohumlarından elde edilen balsam, tekstilde apreleme için de kullanılır. Gluten içermemesi nedeniyle çölyak hastaları için Harnup ürünlerinden, özellikle unundan ekmek, kek gibi yiyecekler yapılabilir. Zengin vitamin ve mineral içeriği ile harnup pekmezi, vücudumuza enfeksiyonlara karşı tam bir koruma sağlar. Grip, nezle ve soğuk algınlığı türevi hastalıklara yakalanmamak ya da iyileşme sürecini hızlandırmak için harnup pekmezi tüketilmesi tavsiye edilir.

Göz ve sindirim sistemlerinin sağlıklı çalışmasına önemli katkılar sağlar. Zayıflamak isteyenlere, diyetisyenlerin, diyet menülerine ilk yazacakları gıdaların başında gelmesi gerektiğini de düşünüyorum. Lif içeriği zengin olan harnup bitkisi açlık hormonu olan ghrelinin salgılanmasını önler. Bu hormonun inhibe edilmesi ise tokluk  hissi vereceğinden iştahı önler ve kilo vermenizi sağlar. Liflerin su emilimini arttırma özelliğinden kabızlık ve ishal önlemede de çok yararlıdır. 

Harnup pekmezi, vücuttaki serbest radikallerin temizlenmesini antioksidan ve polifenol özelliği ile sağlar. Bu ise kanserli hücrelerin oluşumunu engeller. Toksin özelliği ile özellikle rahim ağzı kanserine neden olan  hücreleri de önler. İçerdiği mineral ve vitaminlerle, hücre yenilemesine, diş sağlığı ve diş eti hastalıklarına karşı yararlarını unutmamak gerekir.  Zira sağlıklı kalmak insanoğlunun birinci görevidir.