Cem Yılmaz'ın dolandırıldığı Hindistan gezisine dair anılarını anlattığı bir programında dalga geçtiği gibi "evet, mutluluk içimizde!" Üstelik ben size bunu, Cem Yılmaz gibi ta Hindistan'a gidip onlarca para harcayıp dolandırılmadan önce söylüyorum. Çünkü tek olan bazı şeyler var...

Deepak Chopra dünyanın en tanınmış doktor ve yazarlarından biridir. Doğu öğretilerini kullanarak kişinin kendini iyileştirme sanatı üzerine çok önemli çalışmaları bulunan bir bilim insanıdır. En önemli sözlerinden biri de “Mutluluk, güzelliği yakalama sanatıdır.” ifadesidir. Çünkü bu cümle doğru algılandığı takdirde kişinin hayatını kökünden değiştirebileceği yegâne noktadır. 

İnsanoğlu aslında ne para ne çok tutkulu bir aşk ne de kariyer ile sonsuza dek mutlu olabilecek bir yapıya sahiptir. Doğasında da yoktur bu! İçinde yaşadığımız materyalist dünyanın insana veya kendine koyduğu en önemli kural da budur zaten. Bu kurala göre, kaynaklardan gelebilecek tüm mutluluklar sadece belirli bir zaman için insanı “mutlu” kılmaktadır. Kişi bu kaynakları elde ettiği zaman belirli bir dönem için kendini iyi hissetmekte ancak “alışma” dönemine girdiği andan itibaren bu iyilik hali hızla tükenmektedir. Çevremizde bu durumda olan onlarca kişi görebiliriz. Hatta belki de farkında olarak veya olmadan biz de böyle biri olabiliriz.

Hiç Bir Mutluluk Sonsuza Dek Sürmez

Kimi insan bu süreci çok hızlı yaşıyor, kimisi ise çok yavaş. Aslında bu, insanın doğal döngüsüdür. Yani bu yeni kaynaklar bulma metodu insanın kendini geliştirmesi için bir anlamda da gereklidir. Ancak sınırları olduğunu unutmamak şart! Buna rağmen sınırları ne olursa olsun mutlu olma sanatının özü bu değildir. Bahsettiğimiz mutluluk, kişinin her türlü olaya ve duruma karşı kendini pozitif tutarak mutlu hissedebilme halidir. Yani “yeni internet gurularının” da söylediği gibi, bu dışarıdan gelen bir “şey” değil, seri çalışmalar neticesinde varılabilecek bir “durum”, “davranış”, “algılama ve tepki verme” şeklidir. Bu davranış şekli, normal bir insanı zor günlerde güçlü, mutlu günlerde ise zevk alan biri haline getirir.

Çoğumuz artık ne mutluluğumuzun farkındayız ne de mutsuzluğumuzun… Yaprak gibi oradan oraya sürüklenip giden mutluluk halleri insanı aslında tıpkı “uyuşturucu” almış gibi bir an için iyi hissettiriyor, etkisi geçtiğinde ise geriye kalan sadece, bıkkınlık ve kendini suçlama oluyor. Aslında gerçek mutluluk insanın sadece kendi kendine başardığı bir duygu-durum halidir ve bunu sadece biz kendimiz başarabiliriz.

Nasıl mı? Söylemesi basit ama uygulaması ve içselleştirmesi biraz zaman alacak birkaç basit yöntem ile yapılabilir. Bu basit başlıklara bir sonraki yazımda değineceğim. Şimdilik sizi kendinizle bırakıyorum. Çünkü yukarıda bahsettiğim husus önemli bir geçeklik olmakla beraber, günümüzün hızlı ve materyalist dünyasında insanın durup düşünmeye, fark etmeye üşendiği bir gerçeklik. Yani demem o ki hayallerinizdeki o Ferrari, sizi taş çatlasın 15 gün mutlu eder. Ne kadar tüketsek de tüketim maliyetlerini ne kadar artırsak da insan doğası gereği tatmin olmayan bir canlıdır. Hadi kendimizi kandırmayalım, aslında içten içe bunu siz de biliyorsunuz. Mutluluğu ve tatmini yanlış yerlerde arayarak ömrümüzü yiyoruz…