Felek ile aranı iyi tutmak için, “Kahpe Felek Sana Nettim Neyledim” desen de, o, diyeceğini der, yapacağını yapar…

Felek ile aranı iyi tutmak için, “Kahpe Felek Sana Nettim Neyledim” desen de, o, diyeceğini der, yapacağını yapar…

Sivas / Divriği’ye uğrayıp, Bekir Tektaş ya da Osman Özdenkçi’ye kulak verince çığırmaya başlarsın ki:

Kahpe felek sana nettim neyledim
Attın gurbet ele parelerimi
Akıbeti beni sılamdan ettin
Kestin mümkünümü çarelerimi

Tamam, eyvallah;

Ben kemlik görmedim hüsnü aladan
Gözlerim mektubun gelsin sıladan
Ölürüm kurtulmam ben bu yaradan
Dost olan bağlasın yarelerimi

Dersin de, biçaresindir:

Şu dağların arkasını bilirim
İflah olmam ben bu dertten ölürüm
Vadem yeter çöl gurbette kalırım
Yine ben sarayım yarelerimi

***

Diyelim ki sardın yaralarını ve yola devam ettin…

Senden daha dertsiz birinde teselli bulacağını umuyorsan yanılıyorsundur! Çünkü Amasya’ya vardığında karşına bir felekzede çıkar ve eşini yitirmişliğin acısıyla der ki:

Özlemi’yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

O dem, “Zalım Felek”e hörelenemezsiniz elbette. Ancak sizin yerinize isyan bayrağını açan biri çıkar ve der ki:

Akarsu ateşim yanar tüterse
Aşkın gülü yüreğimde biterse
Ayırsın feleğin gücü yeterse
Ayrılamam ben o gül yüzlü yardan

***

Yozgat / Boğazlıyan’a varıp hemşehrim Soner Özbilen’e ‘felek…’ dediğinizde duyacağınız söz, “Bölemedim Felek İle Kozumu” olur!

“Felek Merhametsiz Taştan Yürekli”dir… Peşinizdekiler canınıza kast etmişse oturup ağlayın:

Daha ne gelecek garip başıma
Felek zehir kattı tatlı aşıma
Düşmanlar silahlı düştü peşime
Kalk gidelim sevdiğim bu el bize yaramaz

***

Sizi kurtaracak dörtlüğü ben döktüreyim:

Hırkalı feleği kafana takma
Felek hişt dese de sakın ha bakma
Kurtuldum diyerek çerağı yakma
Uzak dur felekten, feleksizlerden