50 yıla yaklaşan meslek hayatım boyunca yakından takip ettiğim siyaset dünyamızda CHP, ülke gündeminin ilk sırasını kimseye kaptırmama adına en gayretli partidir! Dünün üzerine çarpı atıyorum! Mayıs seçimlerinin önünü / sonu da geçiyorum ve hemen bugüne gelerek Politika Kasabasının Siyaset Bulvarına iniyorum. Bulvara çıkar çıkmaz yolumu CHP kesiyor! Görmezden gelip Millet Bahçesine dalayım diyorum, orayı da CHP işgal etmiş! Caddede / sokakta, bağda / bahçede konuşulan konu CHP! Allah’ı var, bunu hak ediyorlar!

***

Siyaset Bulvarında yürürken CHP’nin devrik genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun karargah olarak kullandığı büronun önünden geçerken duydum; Barış Yarkadaş’a diyordu ki:

- Hiç kimse yalnızlığımdan cesaret almasın!

CHP binasının balkonunda ise partiye dönüşünü yeniden Bolu Belediye Başkan adaylığıyla kutlayan Tanju Özcan, Behzat Ç.’ye siyasi öğütler veriyordu!

YILMAZ BÜYÜKERŞEN EFKAR DAĞITIYOR

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yeniden aday gösterilmeyen Yılmaz Büyükerşen hocayı efkar dağıtırken gördüm bahçede. “Merhaba” diye selamladım… Oturduğu tahta iskemlede sağ kolunu arkaya atarak kaykılıp ‘buyur’ etti. Önündeki buz gibi ayrandan bir yudum çektikten sonra garsona bir parmak işareti yaparak bana da ayran ısmarladı… Sohbet olsun diye iltifatta bulundum:

- Hocam maşallahınız var…

- Yok… Maşallahım var da keyfim yok…

- Hayırdır hocam…

- Bilmez gibi konuşma!

Haklıydı… Doğrudan konuya girdim:

- Sizi neden aday göstermediler hocam?

- 86 yaşındaymışım…

- Hocam makam koltuğunda yaşlandınız! Biraz da gençler mi otursa o koltuğa…

- Otursun elbette ama böyle olmamalıydı…

Ben moral vereyim derken o döküldü:

- Bu CHP hep böyle; hep bir geçimsizlik, anlaşmazlık, iftira, kıskançlık ve birbirinin ayağını kaydırma ortamı var…

- Siyasilerin hepsinde yok mu hocam bu hal?

- Var da, CHP’nin büyük hastalıklarından biri, adeta bir virüs, mikrop gibi…

- 25 yılın ardından bu ortam mı yedi sizi hocam?

- Öyle… Parti yönetimi, “Yaşınız 86 oldu, anket yaptırıyoruz” dedi. Anket yaptırmalarına kırıldım. Beni tanımak için anket mi yaptırılır?

- Biraz acımasız yorumlarda bulunmuyor musunuz hocam?

- Yok! Gençlik yıllarımda da üniversite yıllarımda da aynı şeyleri gördüm…

- Biraz o günlerden bahseder misiniz hocam?

- Gençliğimde, gazeteciliğim sırasında her gün CHP’de vaktimizin büyük bir kısmı geçerdi…

- Gazeteci olduğunuzu çoğu kişi bilmez…

- Evet, ama gazetecilik de yaptım…

Yılmaz Büyükerşen hoca ayranından bir yudum daha çekip bıyıklarını elinin tersiyle kuruladıktan sonra devam etti:

- Siyasi tartışmalar olurdu. Fakat gördüğüm bir şey olurdu, şeyi görmeye başladım. Hep bir araya geldikleri zaman hepsi çok iyi ahbap, hepsi Atatürk idealleri, partinin seçimlerde kazanması için yapılacak işleri konuşurlar. Fakat bir kısmı çekip gittikten sonra iki kişi yan yana gelince, diğer gidenlerin dedikodusunu yaparlar… Derken gördüm ki; geçimsizlik, anlaşmazlık, kıskançlıklar, iftiralar, ters yorumlar, herkes birbirinin ayağının altına karpuz kabuğu koyma gibi eğilimler içerisinde. Nasıl bu parti adam olacak diye düşünüp durmuşumdur. Kafamın bir köşesinde bu kalmıştır…

***

‘Prof. Dr.’ unvanı ve 25 yıllık ‘Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ titri bulunan Yılmaz Büyükerşen hoca bunları anlatırken kendi kendime söylendim:

- Büyükerşen hoca, AK Partiye mi geçecek acaba?

“Yok daha neler” diye sanrımı tashih ettikten sonra izin istedim…

O, eliyle yol gösterirken, yan masadan, söz verilmesine rağmen aday gösterilmeyen ve bu nedenle partisinden istifa eden CHP’li Haluk Bozdoğan’ın sesi geldi. Enver Aysever’e diyordu ki:

- …Bu iki milletvekilinin Mersin’deki rantlarını herkes biliyor. CHP’lilerin hepsi biliyor. Bana Halk TV ile zorla sözleşme imzalatmaya çalıştılar…

***

Montumun yakasını kaldırıp kara gözlüklerimi taktıktan sonra büronun yolunu tuttum…