Rakamları bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu verdi. Soylu yaklaşık 80 bin Suriyeli’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu, reşit olan 54 bin Suriyeli’nin de oy kullanacağını söyledi.

Haymana’nın 21 bin olan seçmen sayısının bir anda 34 binlere çıktığına hep beraber şahit olduk. Bu yazılmalara zamanında müdahale etmeyen devlet kurumları, yumurta kapıya dayanınca inceleme başlattı, bazı isimler silindi. İşi son güne bırakan yetkilere koskocaman bir GÜNAYDIN!... diyelim.

İşin bu noktalara geleceğini sanki bilmiyorlardı. Bunun tedbiri yazılanları silmek değildir. İllegal beyanlarla yazılmalara engel olmaktır. Ama bu kimin işine en çok yarıyorsa bir şekilde göz yumuldu.

Saçma sapan yazılmaların olacağı belliydi. “Aslında ben şu köyde oturuyordum da, seçimde oraya yazılmak istiyorum” diyene, nüfus müdürlüğünün memurunu göndereceksin, orada gerçekten oturup oturmadığını çevreye, kolu komşuya soracaksın. Sonra da oturmuyorsa en kavillisinden cezayı basacaksın. Bakalım o zaman bir kişi bile cesaret ediyor mu sahte beyan göstermeye? Öyle ya, öyle sahteciliğe böyle disiplin gerek!

Öte yandan bir araştırın adam Ankara Yenimahalle de işe gidiyor, ama Haymana’ya 50 km uzaklıkta bir köyde oturduğunu söylüyor. Yani her sabah işe 150 km gidip 150 km dönüyor. Yersen. Öyle işkembeden beyanla adres değişimi olunca işte böyle ayaklar çarşafa dolanıyor.

Gelelim asıl mevzuya. Bu eften püften adres değişimi çok kolay oluyor ya. 54 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış Suriyeli kendi aralarında bir istişare yaparak “Ya Haci Haymana da durum müsait, orada yazılmak çok kolaymış. 20 bin Suriyeli olarak oraya yazılalım. İlk seçimde de içimizden bir aday çıkarıp 20 bin oyla belediye başkanlığını kazanalım” derlerse ne olacak?

“Yok canım olmaz öyle şey” diyebilirsiniz. Bugün için zor olabilir. Ama bu sistem bu şekilde devam ettiği sürece ileride olmayacağının garantisi var mı?

Suriyelileri bu şekilde doğurmaya devam ederse ki, “Savaşma seviş” sloganını en iyi onlar yapıyor şu an, 10 yıl sonra nüfusları 6 milyondan fazlaya, 25 yıl sonra 14 milyon, 50 yıl sonra 52 milyona çıkacakmış.

Laf açılınca ithal müdürlerden falan bahsediyoruz ya, buyurun o zaman cümbüşe. Çaldağ Mahallesi Muhtarı Rahman Eysari, Kaplıca Müdürü Samet Abdulbaki, Fen İşleri Müdürü Mubarek Beşir ve Belediye Başkanı Elyase Muttaki Gayib. Haydin cenaze namazına!…

Kömür verdik, erzak verdik, sınavsız üniversite verdik, hastanede ücretsiz muayene ve sıra verdik, yetmedi para verdik. Sırası gelince makamı da seve seve vereceğiz, kaçış yok.

Birçoğumuz Suriyelilere işini kaptırdı, bazı yerlerde apartmanını kaptırdı, vergisiz ruhsatsız dükkanını kaptırdı, ileride daha neleri kaptırmayacağımız belirsiz. Bari altınızdaki koltuğu kaptırmayın mübarekler.

Şimdi tartışıyoruz ya “Başkan Özköylerden olsun, yok bu taraftan olsun, olmadı bizim taraftan olsun” diye.

İleride Suriyeli Başkan bu hesapla cepte olacak ama, acaba Münbiçlimi olsun, yoksa Tel Rıfat’tan mı olsun, yoksa Rakka’lı mı olsun? Diye kafa patlatacağız.

Bugün bir şekilde Suriyeli ile baş edebiliyoruz. Ya da yeri geldiğinde yaptırım gücümüz var. Yarın palazlandıklarında ki, Türkiye’nin birçok yerinde onlardan doğan olayları haberlerden izliyoruz, bizler de aynı cendereye düşeceğiz. Bugün bizim gösterdiğimiz töleransı onlar bize gösterecek mi “Yoksa Türkler bizi beğenmiyorsanız doğru geldiğiniz Orta Asya’ya. Haydin Yallah Yallah!..” mı diyecekler?..

HAFTANIN SÖZÜ: Aç insanları doyurduğumda bana kahraman, bunların neden aç olduğunu sorduğumda ise komünist diyorlar. (CHE)

HAFTANIN HABERİ: Her fırsatta sert erkek olduklarını söyleyen Ü.Ö(34) ve İ.Y(36) kahvede 7 oyun kalınca paraları çıkışmadı ve tam 150 bardak bulaşık yıkayarak kazak erkekliklerine leke sürdüler.

SAYGILARIMLA