Herşeyin başı üretimden geçiyor. Planlı, uygulamalı, yerinde ve gerektiği kadar üretim ile şehirlerin birçok sorunu daha büyümeden çözülebilir. Üzülerek söylemek zorundayız ama Haymana’da üretim yok. Üretim olsa da pazarlama yok. Üretileni katma değerli ürüne çevirmemekte ayrı bir sorun. Teşbihte hata olmaz; biz üretim kabızıyız aslında. Ikın sıkın çıkan birşey yok arkada.

Bakın son yıllarda Haymana tam bir nohut üretim üssü oldu. Peki bunu katma değerli ürüne neden çevirmiyoruz? Çiftçi bir kilo nohutu 20-25 TL civarı sattı. Peki bunu leblebi yapabilseydik kilosunu ortalama 120 TL’ye satabilirdik. Leblebi tozu olarak satsak kilosu ortalam 100 TL. Az buçuk baharatlı ya da şekerliye çevirsek kilosu 250 TL’den aşağı değil.
Nohutu leblebinin anavatanı Çorum’dan bile fazla üretirken, pazarlamada o bildik, tanıdığınız Haymana’yız. Bir leblebi ya da nohut işleme tesisi neden kurmuyoruz?  
Bu işe kafa yoran tüccarlarımızda var aslında. Ama çeşitli prangalar ayaklarına dolanıveriyor. Ya da dolandırılıyor. Oysa bildiğin nohut değil mesele. Haymana bu işi yapmayı bir becerse, ne işsizilik kalır ortada ne de çiftçinin geçim zorluğu. Aha Ankara şurası. GİMAT yanıbaşımızda. Buradan üretilen nohut, Mersin, Konya, Adana’ya gidiyor, oradan paketlenerek Ankara GİMAT’a geri geliyor.
Marketlere gelinceye kadar fiyatı katlandıkça katlanıyor.   Ondan sonra eline poşetle alan Ayşe Teyze “Bu nasıl pahalılık yandım anam” diye feryat ediyor.
Bu iş Haymana’da yapılsa GİMAT’a ve Ankaralı tüketiciye maliyeti yarı yarıya düşecek. Ananda yesin babanda.
Bizim nohut buradan Çorum’a yine 25 TL’den seyahat ediyor. Oradan tozuyla, leblebisiyle, şekere bulanarak 150 ile 250 TL arası. Bu sadece nohutta böyle. Bunun kırmızı-yeşil mercimeği, kuru fasulyesi, bezelyesi, hatta yulafı var. Bakın şimdi mis gibi çileğimiz var. Yarın neler neler üreteceğiz belkide. Ama dediğim gibi hep bir yanımız battal bu konuda.
Bizim topraklarda yetişen ürün memleketi dört dönüyor. Döndükçe fiyatlanıyor, seyahat ettikçe bir havalara giriyor, geri dönüp bize gelince seni beni beğenmiyor.
Sayın siyasetçilerimiz, bürokratlarımız, iş insanlarımız, adaylarımız, tüccarlarımız....
31 Mart seçimlerinde bununla ilgili kuşe kağıda yazılı, pek bir havalı, ışıl ışıl parlayan seçim vaat broşürlerinizde konuyla temaslı  projelerde görmek isterim.
Haymana’yı üretimle birlikte katma değerli ürünler kurtarır. “Traktör eksin, biçer işlesin, biz yan gelip yatalım” yok. O ürünü sapına kadar memleketimizde işlemeliyiz. Bakın bakalım ortada ne işsizlik kalır, ne istihdam sorunu. Kamyoncusundan, çiftçisine, toptancısına, perakendecisine, kadınınından, çocuğuna kadar herkese ekmek çıkar. Ekmeğe yetişemeyen pasta yer. Öyle bir potansiyel var bu işte aslında.  
“Amannn şu partinin, bu siyasetçinin peşinden ayrılmayayımda, yarın beni belediyede, ya da bir kurumda işe dıkar” diye el etek öpmeye, iki büklüm eğilmeye de gerek kalmaz.
Kimseye eyvallahınız olmaz valla. Yerinde ve bilinçli üretim ve pazarlama insanların onurunu, şerefini de kurtarır aynı zamanda. Çünkü zamanında bu değerleri çok yerlere serdik. Şimdi milletçe dik durma zamanı.   
Bakın iş sırf leblebiden nerelere geliyor. Nohutu leblebiye çevirelim diyorum kısacası, beyinleri leblebiye değil.   Aman bu leblebiyi yedikten sonra bol su içinde yellenince tozmasın...