Haymana’da bir zamanlar bazı öğretmenler vardı. Sayıp sevdiğimiz, saygıda kusur etmediğimiz, sokakta gördüğümüzde önümüzü iliklediğimiz ve her sözü kanun sayılabilecek kadar değer verdiğimiz öğretmenler. Bunlardan birisiydi işte Kemal Gedikli.

Çoğumuzun abisini, ablasını, hatta ana babasını, kendimizi ve hatta çocuklarımıza öğretmenlik yaptı. Bir anlamda 3 kuşak Kemal Gedikli’den ders, öğüt, bazen sitem, bazen fırça, çoğu zamanda babacan tavsiyeler aldı. Onlar bizleri överken de haklıydılar, söverkende, hatta döverkende.

İşte Kemal Gedikli bunların belkide en başında geliyordu. Bizim zamanımızda vardı böyle birkaç öğretmen, aynı derecede babacan, kızarken bile sizin üzülmenizi istemeyen. Tırnağınıza taş değse ana-babanızdan önce onlar koşardı. Dersler falan hikayeydi, önce hayat dersi verirlerdi ki, önce “adam olalım”, sonra bir şekilde bir baltaya sap olurduk nasılsa.

Kemal Gedikli öğretmenimiz, müdürümüz, komşumuz kısacası bizim için hep aileden birisiydi sanki. Babam ondan 10 yaş büyük olduğu halde, o bile ceketini iliklerdi karşılaştığında. Saygı makama mevkiye değil adamlığa, karşısındaki insanın kalıbına değil, kalıbın içindeki insanlığaydı.

Tam 45 yıl kaldı Haymana’da. Eğitimin her kademesinde yer aldı. Öğretmenlik, müdürlük, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü.. Kısacası eğitim denince akla gelen ilk insanlardandı. Aslen Trabzonluydu. Oğlu arkadaşım olduğu için evine sık sık gider, memleketi ile ilgili anlattıklarını dinlerdim. O kadar güzel bahsederdi ki memleketinden, “Emekli olunca bir dakika durmaz gider” derdim. Ama o gitmedi. Emekli oldu, işi gücü bıraktı, yaşlandı elini eteğini her şeyden çekti… gitmedi.

“Ben Haymana’yı seviyorum, Haymana beni seviyor, değer veriyor neden gideyim. Artık benim memleketim Haymana” derdi. Gitmedi. Eşi Şükran Teyze de öyle. Tam bir Haymanalı oldu yıllar içinde. Haymanalı’dan daha çok Haymanalı oldular hatta. Bazı çakma Haymana sevdalılarına nisbet yaparcasına.

Ama bir gün yaşlı kalbi “Bu dünya için bu kadar yeter” deyip vefat ettiğinde gitti memleketi Trabzon’a. Bilinci yerinde olsaydı ve son sözünü söyleseydi muhtemelen “Ne Trabzon’u ula. Benim memleketim Haymana, buraya gömün beni” derdi. Ama öyle veya böyle alıp götürdüler.

Binlerce öğrenci yetiştirmiş, makam mevki sahibi olmasında emeği geçmiş Kemal Gedikli’nin, Haymana’ya ebedi vedasında 3-5 kişi vardı. Gözlerim Haymana’nın mülki amir, memur, siyasileri, stö’leri, yetkili ve ileri gelenlerini aradı. Özellikle öğretmenleri. Ama kimse yoktu. Hani iftar programlarında, törenlerde, janjanlı programlarda protokolde yer işgal eden, kendini ağırdan satan, ilgi alaka ve bol bol iltifat bekleyen büyyüüük(!) devlet adamları. Onları yetiştiren bir kişinin cenazesinde, hangi çok daha önemli işleri vardı da onlar yoktu?

“Haberimiz yoktu, kimse bir şey demedi, bilmiyorduk, deselerdi gelirdik” tarzında kendi vicdanlarını aklayacak cümleler kurmuşlardır muhtemelen içten içe. Bu memleketin eğitim denince akla gelen en önemli kişilerinden, bir kilometre taşı olan Kemal Gedikli vefat etmişse sizin daha önemli bir işiniz OLAMAZ… Arayacak, bulacak, soracak bu insana en azından son bir görevinizi yapacaktınız.. Olmadı!..

Kusura bakmayın ama gün gelir siz de Haymana’dan ayrıldığınızda belki birkaç el pençe divan duran yanınızda olur, sizi uğurlar ama hiçbiriniz bir Kemal Gedikli kadar giderken ardınızda koskoca, pırıl pırıl, devasa bir nesil bırakamazsınız. Bugün amir, memur, müdür, adı sıfatı ve makamı her neyse olmuş olabilirsiniz ama bir Kemal Gedikli olamazsınız. Haymana’nın Kemal Hocası, Kemal abisi, çocukların Kemal Amcası, dedesi hiç olamazsınız. “Ahde vefa” demek ki sadece Ahlak Bilgisinde bir dersmiş. Değil mi sayın hocalarım?

HAFTANIN SÖZÜ: Sizi hatırlayan en son kişi de öldüğünde aslında hiç yaşamamış oluyorsunuz. SAYGILARIMLA