Kızılay Haymana’ya her geldiğinde kan vermek için ilk koşanlardanım, söylemesi ayıp. Arkadaşlarım “Lan oğlum birer tane beleş çokoprens ve maden suyu için kan veriyorsun” deselerde, yok öyle bir şey. Ben cazgırlık yapıp ikişer tane alıyorum.

Aslında daha öncede Kızılay ve başkanından kıllanmadım değil, ama şu son depremde ortaya çıkan iddialardan sonra tüm kan verme hevesim kaçtı. Ve en son geldiklerinde de vermedim. Çokoprens ve maden suyumu kendi paramla aldım.

Memleketin en eski ve köklü yardım kuruluşu olan Kızılay’a benim güvenim sarsıldı arkadaş. Başkası ne düşünür bilemem.

Ben mesela bu saatten sonra verdiğim kanların akıbetini sorgulamaya başladım. Kanlar gerçekten ihtiyaç sahibi şahıslara mı gidiyor, yoksa alengirli işlerle başka yerlere mi aktarılıyor? Düşünüyorum, kan şekerim düşüyor.

Hele Bermuda Şeytan Üçgeni gibi para trafiği var ki, meselenin üzerine tüy dikiyor. Bir de işin içine yine Haymana’nın doğalgaz tedarikçisi Başkentgaz da girince valla midem bulandı.

İddia şu; doğalgaz geldi diye dört yolda halay çeken Haymana’lı, faturasını Başkentgaz’a ödüyor. Firma’da gani gönüllü ya Kızılay’a bağış yapıyor. Kızılay’da bunu “Bir kereden bir şey olmaz” diyerek bir vakfa aktarıyor. Gaz firması da bu bağışı vergiden düşüyor. Kan verdikten sonra “Aman başınız dönmesin” diyen Kızılay çalışanları geldi aklıma. Ama bu defa para trafiğinden başımız döndü. Teknolojiye bak, kombiye basıyorsunuz ve bir anda hem kızılay’a, hem başkentgaz’a hem de bir vakfa şak diye para veriyorsunuz.

Kızılay Başkanı’nı çıktığı bir TV programda dinledim. Biraz da araştırma yaptım. “Lan acaba ortada fol veya yumurta yok’ta çamur at izi kalsın durumu mu var” diye. Ama adam beni tüm söylentilere karşı ikna edemedi. Lafı dolandırdı durdu. Bende de haliyle “Hiçbir şey olmasa da kesin bir şeyler oldu” gibi nahoş duygular depreşti.

Memlekette hukuk var eyvallah, ama bu hukuk şu işin kulağından bir tutsa da bizde her şeyi, aslını astarını güzelce öğrensek. Vatandaşın da kafası karışık. Bir taraf “ulan memleketin çivisi çıkmış”ı bir kez daha dillendirirken, bazıları “yok canım olmaz öyle şey” diye konduramıyor. Valla ben her halükarda gariban vatandaştan yanayım. Vatandaş saftır, kendi inandığı doğrulara göre hareket eder, ya da hayranı olduğu kişilere göre güdümlenir. Evinde “çok yakmasın” diye kombisini kısar, ama gaza gelince “Amerikayı da, İsrail’i de yakarım” der.

Kızılay bir anlamda devleti temsil eden kurumlarımızdan. Hatta bu günlere kadar yine vatandaşın en çok güven duyduğu kuruluşların başında geliyordu. Ama söylentiler ayyuka çıkıpta, verilen cevaplar tatmin edici olmayıp, en yetkili ağzı net konuşmak yerine top çevirmeye kalkınca milletin kafasında soru işaretleri yerini “Ulan hakkaten işin içinde bir çapanoğlu var mı?” ya evrildi.

Ben şahsen ikna olmadım. Elazığ 6.8 ile sallanırken, benim hem Kızılay’a hem de Başkentgaz’a güvenim yerle yeksan oldu. Hangi uğursuz müteahhit saf duygularımızın malzemesinden çaldı merak ediyorum. Ruhen hayali bir göçük altında kaldım “Sesimi duyan var mı” diye iç sesim avaz avaz. Temizleyin bu işi eyy yetkililer. Ben yine gönül rahatlığı ve içimde bir “Acaba” kalmadan kanımı verip, beleş sodamı içip, çokoprensimi yemek istiyorum. Hem de mümkünse ikişer tane….

HAFTANIN HABERİ: Aracın bataryası dahil neredeyse tüm parçaları için yurtdışı firmalarla görüşmeler yaptığını belirten Yerli ve Milli arabamız TOGG’un CEO’su yüreklere su serpen bir açıklama yaptı; “Merak etmeyin arabanın lastiklerini Türkiye’de şişireceğiz...”