Bir önceki yazımda erteleme konusunda değinmiş, erteleme türlerinden bahsetmiş, ardından da Peki bu durum ile nasıl başa çıkacağız? diye sormuştum. Bugün sorduğum soruyla ilgili sizden gelen cevaplara yaptığım araştırma sonuçlarına dair bazı önerilerimi açıklayacağım. Faydalı olması dileğiyle... 

Bir önceki yazımda erteleme konusunda değinmiş, erteleme türlerinden bahsetmiş, ardından da Peki bu durum ile nasıl başa çıkacağız? diye sormuştum. Bugün sorduğum soruyla ilgili sizden gelen cevaplara yaptığım araştırma sonuçlarına dair bazı önerilerimi açıklayacağım. Faydalı olması dileğiyle... 

Peki bu durum ile nasıl başa çıkacağız?

Daha önce de belirttiğim gibi ertelemeyi bir hastalık olarak değerlendirmediğim için (zira doktor da değilim) tedavi seçeneğim yok. Bu durum ile birlikte yaşayıp kontrol altında tutmayı öğrenmeliyiz. Konu ile ilgili ayrıntılı bir sürü kitap, makale, video gibi içerikleri internet ortamında bulabilirsiniz. Türkçeye çevrilmiş olan Jon Acuff’un “Bitir” isimli kitabı da kolay bir başlangıç olabilir.

Öncelikle zaman kavramını dikkatlice inceleyerek önümüzdeki sürece bir bakmamız gerekiyor. Gün hepimiz için 24 saat ancak bazılarımız bunu sanki 48 saatmiş gibi kullanabiliyor, o noktada da sahneye planlama çıkıyor. Yapılacak işlerin genel olarak başlangıç ve bitiş tarihleri vardır. Arada geçen süre ise kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Süreci gelen olarak aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

  • Rahat dönem: Bitiş zamanına daha çoook var diyerek kendimizi rahatlattığımız aslında hiçbir hücremizin konu ile ilgilenmediği dönem. O gün işlenen dersi akşamına çalışan sınıf arkadaşlarınız varsa bu dönemi verimli geçirdiklerini söyleyebiliriz.
  • İşe başlasan iyi olur dönemi: Aslında teslim/bitiş zamanına hala vaktin vardır. Eertelemeye devam edebilirsin ancak bu dönemde yapmanız gereken işe başladığınızda takvim içerisinde rahat rahat çalışabilirsiniz. Fakat bir çoğumuz bu evreyi de arada bizi ufak ufak strese sokan anlar dışında rahat dönem gibi geçiriyor.
  • Kesin başlamam lazım dönemi: Bu dönem artık stresin yükselmeye başladığı, anksiyetenin her geçen gün arttığı ve yetiştirememe korkusunun sizi ele geçirdiği dönemdir. Bu dönemde de işe başlamadıysanız çok eğlenceli bir dönemin sizi beklediğini söyleyebilirim.
  • Yumurta kapıya dayandı dönemi: Son dönem. “Aslında bir günüm daha olsaydı bak ne güzel çalışıyordum”, “bir saatim daha olsa daha rahat bitirirdim” şeklinde içsel uyanış yaşadığınız dönemdir. Artık teslim tarihi gelmiş, stres tüm vücudu sarmış, stres eşiğiniz düşmüştür. Herkes ve her şey sizi strese sokmaya başlamıştır.

Erteleme ile nasıl başa çıkabiliriz?

Aşağıda çeşitli kaynaklardan derlediğim erteleme ile başa çıkma yöntemlerine yer vereceği ancak her madde her duruma uygun olmayacağı gibi, herkes için de doğru gelmeyebilir:

  • Korkma: Öncelikle mükemmel konfor alanımızdan dışarı çıkmamız gerekiyor. Beynimizdeki kusursuz değilse doğru yapmıyorsundur. O zaman hiç yapma, diyen soylu arkadaşı susturmamız lazım. ​
  • Parçala: Önünüzde dağ gibi büyüyen, durdukça daha da büyük gözüken işi parçalara bölerek tekrar değerlendirin. Yazmanız gereken makaleyi kısım kısım ele alın, çeviri yapılacak yazıda şekiller olmadan bir daha değerlendirin. Artık eskisi gibi büyük ve korkutucu gelmediğini far edeceksiniz.
  • Takvim, Plan/Program: Parçaladıktan sonra bir takvime oturtulduğunda, her parçanın kendi bitiş tarihi olacaktır. Bu da korku ve anksiyete plan yapma yetimizi elimizden aldığında bize bir çıkış yolu sunacaktır.
  • En önemlisinden başla: Yığılmış, birikmiş bir sürü yapılacak iş var ve sen “en basitini yapıp günü kapatıp; vicdanını ve kendini kandırmayı” düşünüyorsan yapma! Son teslim tarihi en yakın olan ve en önemlisi hangisi ise o iş ile başla.
  • Büyük ve tanımsız hedefleri basite indirge: İspanyolca öğrenmek istiyorum şeklinde bir hayal yerine, “önümüzdeki 3 ayda A1 seviyesinde İspanyolca bilmeliyim”, şeklinde tanımlı bir hedef ile yola çıkmak sonuca daha hızlı varmanıza yardımcı olur.
  • Teknolojiden uzak dur: Modern çağ kölesi olduğumuz gerçeği burada tekrar yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Tabii ki telefonu, bilgisayarı kapatıp internetten uzak durmalıyız demek değil bu! Çalıştığımız sırada Whatsapp mesajlarımıza, sosyal medya bildirimlerimize bir süre ara vermek, sonsuz kısa videolar bataklığından kendimizi kurtarmak anlamına geliyor. Aksi halde, “bir video izlesem ne olur”, “sadece şu mesajı yanıtlayacağım” ile başlayan ve “sevimli kedi videolarına” uzanan bir kısır döngü içine giriyoruz.
  • Doğru zamanı bekleme: Başlamak için doğru bir zaman yoktur. Varsa da şu andır. Burada birinci maddedeki mükemmeliyetçi dostlara sesleniyorum: Öyle bir an gelmeyecek!
  • Başlamak abartılıyor: Temel önermelerimizden olabilir ancak hayır, başlamak bitirmenin yarısı değildir. Başlamak anlamlıdır ama kolaydır da ama bitirmek ayrı bir meseledir. Asıl mesele de odur. 

Kendi üzerimde uyguladığımda ilerleme kaydettiğim, erteleme sorununun üstesinden gelmeye başladığım bu bir kaç öneri umarım sizin için de işe yarar...