Hitit, Frigya, Pers, Galat, Roma-Bizans ayak izlerini takip edenler Haymana’ya gelince, Hayme Ana ruhuna Fatiha okur. Sonra; kulağa çalınan varsağı, koşma, bozlak ve sair türkülerle anlar ki burası bir Türk yurdudur…

***

Haymana’yı bu bilinçle dolaşırken Sadık Güler, o muhteşem yöre türküsünü çığırıp, “Ay Dolanaydı Gün Dolanaydı” derken, siz kıskandığınıza, “Sendeki gaşlar / Bende olaydı” derseniz, karşı hamleye hazır olun:

Gaşları senden / Sürmesi benden
Var git ey yiğit / Dargınım senden

***

Remzi Coşkun, “Şelebim nenni” nakaratıyla;
Bahçelerde ayda bar
Bugün evde bay da var

Erken erken kalkarım
Elim kolum yıkarım

Şelebim şimşir kaşıkday
Men şelebiye aşıkday

Havasıyla bedeni dingildetirken susar sanmayın. Çünkü Coşkun, coşkun halların içinde hayıflanır:

Karpuz kestim yiyen yok /Ağam yar paşam yar
Halin nedir diyen yok / Ninno ninno nino yar
Ayrılık gömleğini / Benden başka giyen yok

***

Haymana’da güzellikler bitmez. O güzelliklere güzellik katanlardan Necmi Şengül, peşiniz sıra;
Vur desdiyi gümlesin / Aşık olan dinlesin

Sevdiğini almayan / Hiç evlendim demesin

Türküsünü çığırırsa şaşırmayın…

***

Ben şaşırmam! Aksine, kapıldığım ruh / beden sarsıntısıyla, taaa 40 yıl önce yüreğime, kalemime, kelamıma dolanan, “Gazete Kokulu Sevgilim”i arar ve onun için yazdığım şiiri okurum: Kalemle kağıtla arama girme / Girersen o zaman vurursun beni.
Beyhude; ne gazete kalmıştır ne de kokusu…

O dem; adını Haymana’dan alan haymanagazetesi.org İnternet Haber Sitesi’nin kapısından girer, ‘dijital dokulu’ dostlar arar ve bulurum.

Gerisi malum; merhaba Hayme Ana, merhaba Ankara, merhaba güzel ülkem diyerek işbaşı yaparım…

***

Dünkü yazım tamam, eyvallah amma 2024’te ilk diyeceğim, yıllar önce dediğim gibi olur:

Memleket üstüne hanımlar, beyler
Diyeceklerim var çok güzel şeyler
Mevlam neyler ise güzel şey eyler
Sorun kullardadır amma bilmezler