Cengiz Aytmatov’un insanı kurgusuyla, akıcılığıyla etkileyen bir kitabı. Romanı okurken sizi iç dünyanıza çekip olayları sorgulamanızı, yorumlamanızı ve değerlendirmenizi istiyor. Buna bağlı olarak da okurken bunlardan ders çıkarmanıza yardımcı oluyor. Genel olarak tek bir günü anlatan olaylar ancak verdiği dersler asırlık diyebiliriz.

Kitap boyunca gördüğünüz pek çok şeyi sorguluyorsunuz... Dünyayı, insanlığı, sistemleri, tarih boyunca yapılanları... Gerek kurgusu gerek betimlemeleri gerekse olay örgüsüyle yaşanılanlar sizi esere daha çok bağlıyor.

Çok akıcı bir kitap diyebilirim. Romanda Yedigey karakterinin istasyon boyunca yaşadıkları arkasından Yedigey’in Kazangap ile arasında gerçekleşen olaylar ve sonrasında Kazangap’ın ölümüyle gelişen olaylarla başlıyor roman. Bu olaylarla aslında gelenek, örf ve adetlerimize bağlılığımızın ne kadar önemli olduğunu ve yazarımızın bunlara verdiği değeri görmekteyiz.

Bu kitap Kırgız geleneklerinin, yaşam biçimlerini de güzel bir şekilde aktaran bir romandır. Dili son derece sade ve anlaşılır olduğu için kitap da eğlenceli ilerlemektedir. Roman mankurtlaşma ve geleneklerini koruma arasında kalan insanların hikayesi de diyebiliriz. Bütün olaylar devenin üzerinde cenaze konvoyunun en önündeki Yedigey’in bilincinde oluşur ve gelişir. İlerleyen sayfalarda ise bu yolculuk sırasında gerçekleşen olayları anlatır. Olaylar arasında beni çokça etkileyen bir kavramı sizlere aktarmak istiyorum: “Mankurt”. Bu kavramın ne kadar korkutucu olduğunu derinden hissettim. Bir insanın adını, ne yerine konulduğunu bilmediği, hatırası olmayan, ruhunu kaybetmiş, içi komutlarla doldurulmuş bir kişiliği ifade eden terim. Aytmatov ise bunun tersine bu saçma ve bir o kadar insanı yok sayan ve onu makineleştirmek isteyen olayın neden olmaması gerektiğini bu romanında gösterir. Bu tarz romanlara ilginiz varsa okumanızı tavsiye ederim.

YONCA SILA YAŞAR-Nuri Bektaş Anadolu Lisesi

kitap