14 Mayıs’ta sandıklara gideceğiz. Hem cumhurbaşkanını hem de milletvekillerimizi seçeceğiz. Adı ve sırrı üzerinde saklı Millet- vekili. Yani milletimiz kendilerini her yönden temsil edecek vekillerini seçecek. Ancak bu defa bizi heyecanladıran bir kişi ya da isim listede yok. Yeniden Refah Partisi’nden ve MHP’den iki hemşerimiz listede. Ama hiç olayı eğip bükmeye gerek yok. Maalesef hiçbiri seçilecek yerde değiller. “Canımızı dişimize takalım seçtirelim” diye bir olasılık olmadığını hepimiz biliyoruz. Ortada bir gerçek var ki; bu hemşerilerimizi en azından bu seçimde parlementoda göremeyeceğiz. Bu partileri bir yere kadar anlıyorum. Ama kim ne derse desin  Sedat Çevik öyle veya böyle İYİ Parti’nin listesinde hem de üst sıralarda yer almalıydı. Olmadı. Partinin ağır topu Trabzon’dan Koray Aydın Ankara 1. Bölge, yani bizim bölgemizden geldi en tepeye oturdu. Bir yere kadar anladık. “Parti’nin ikinci adamıdır, kurucularındandır, teşkilat sorumlusudur” dedik, çektik sineye. Peki AKP’nin bir zamanlar bakanlarında olan Ahmet Eşref Fakıbaba’nın Ankara’da ne işi var? Urfa’nın suyu mu çıktı? Fakıbaba yarın seçildiğinde mecliste Haymana’yı mı konuşacak, yoksa Urfa’yı mı? Bizim sorunlarımıza mı merhem olacak, yoksa Urfa’nın mı? Haymana, Bala, Polatlı’nın derdiyle mi dertlenecek, yoksa Harran’ın, Viranşehir’in Siverek’in mi? Yenice’nin, Kızılkoyunlu’nun, Tepeköy’ün yolu, suyu ile mi ilgilenecek, yoksa Urfa Ceylanpınar’ın köylerinin sıkıntıları ile mi? Soru çok cevap yok. Çevik’in “Ankaralı’nın yarasının derinliğini ancak Ankaralı olan anlar” sözüne sonuna kadar katılıyorum. Şimdi Haymana’dan hangi İYİ Parti’li sandığa koşa koşa gidecek merak ediyorum. CHP’den Levent Gök’te olmayacak bu dönem mecliste. Gök’ün her ne kadar Haymana’ya getirisi tartışılır o ayrı. Ama en azından meclis salonunda sık sık “Haymana” ismini zikretmeye alıştırmıştı kendini. 600 vekilin kulağında bir şekilde ilçemizin ismi dolanıyordu. Şimdi o da olmayacak. Peki sesimiz, gözümüz, kulağımız, TBMM’de kim ya da kimler olacak? Meclise hasbel kader yolumuz düştüğünde kimin kapısını çalacak, o “ucuz” yemeklerden kimin kontejanından yiyeceğiz? En azından 4 yıllığına da olsa Haymana mecliste suskunları oynayacak. Arada her partiden vekiller ilçemize gelecek. “Ne kadar geri kalmışsınız, nasılda ihmal edilmişsiniz, oyy kıyamam.. ben hallederim” deyip çekip gidecekler. Hep öyle olmadı mı zaten. Ateş almaya geldiler, ateşimizi zıplatıp, tansiyonumuzu yükseltip gittiler. Derdimize derman olacaklarına, dert sahibi ettiler. Küçüldük, ezildik, kaybettik, acılarımız katmerlendi, tımar eden olmadı, bu dönemde de olmayacak. Yazık. En azından Sedat Çevik olmalıydı bu dönem. Amasız, fakatsız, lakinsiz bir şekilde meclise gitmeliydi. Yine onun deyimiyle “Çorumlusu, Çankırılısı, doğulusu, batılısı Ankara’ya doldu. Cisimleri, yürekleri, duyguları hep kendi memleketlerinde kaldı.” Yarın Ankara’dan seçilecekler, kutlamaya asıl topraklarına gidecekler. Oradan işi düşende yine Ankara’ya gelip işini görecek. Hani son dönemlerin beylik bir sözü var ya “Sen BİM’e gidersin, cenazene mahalle bakkalın gelir” diye. Aynen öyle olacak. Başka memleketliyi biz makam mevki sahibi edeceğiz. Ama onlar başkalarının düğününe cenazesine gidecek. Ülkenin en büyük icra ve temsil makamı olan TBMM’de Haymana sustu. Ağzı olan bize konuşacak, ama hiçbiri bizden, bizim dilimizden olmayacak. Öz yurdumuzda garip kalacağız, 4 yıl daha üvey evlat muamelesi göre göre hem de...