Ankara; hakkında sayısız haber, şiir, öykü ve makale yazdığım bir kent. “Ankara Sevdası” adlı şiirimde onunla hem kavga eder hem de gönlünü alırım. Bir gün okurum size!

Bugün asıl değinmek istediğim husus şu: Kültür Sanat Muhabirleri Derneği, İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile iş birliği yaparak, “Cumhuriyetin 100. Yılında Ankara Tarihi ve Kültür Değerlerini Anlama Çalıştayı” düzenledi. Bu harika programın ev sahibi de içi/dışı, her haliyle Ankara olan, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi idi…

Çalıştay kapsamındaki panelin konuşmacıları da; Prof. Dr. Atik Aydın “Bir Mekân İki Değer: Hacı Bayram Veli ve İmruu’l-Kays”, Dr. Öğr. Üyesi Emine Sökmen Adalı “Ankara’nın Kültürel Peyzajına Bir Bakış”, Dr. Gazi Doğan da “Türkiye’nin Kalbi Ankara: Sinemada Ankara İzleri” konu başlıklarını değerlendiren ASBÜ akademisyenleri oldu. Bu verimli panelin moderatörlüğünü Medya Ankara Genel Yayın Yönetmeni Erdem Yeşer yaptı.

BİRBİRİNDEN DEĞERLİ KONUŞMACILAR

Cumhuriyetin 100. Yılında Ankara Tarihi ve Kültür Değerlerini Anlama Çalıştayı”, ASBÜ’nün Merkez Binasında bulunan Sezai Karakoç Salonundaydı. Çalıştayın açılışında sunuculuğu Mukadder Özçelik üstlendi ve konuşmacıları tek tek kürsüye davet etti.

Açılış konuşmasını KSMD Başkanı İbrahim Gökdemir yaparken, protokol konuşmalarında; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, Altındağ Belediye Başkan Adayı Veysel Tiryaki, ve ev sahibi ASBÜ’nün Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan yer aldı.

Konuşmacıların her biri çok değerli sözler etti. Not alınıp üzerinde durulması ve yazı konusu yapılması gereken tespitlerde bulundu. Bu yazıda iki hususa özellikle dikkat çekmek istiyorum. Biri Veysel Tiryaki Başkana ait bir cümle ve diğeri de Dr. Gazi Doğan’ın Ankara ile ilgili ama şahsımı da yakından ilgilendiren bir konu.

STATÜ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORSANIZ…

Veysel Tiryaki, Altındağ’ı Altındağ yapan efsane başkan. Bu konuda herkes mutabık. Bir başka özelliği de, tam bir yerel yönetim duayenine dönüşmüş olması ve belediyeciliği ‘sıradanlık’tan çıkarmasıdır. Bu kanaatimi perçinleyen cümlesi şu oldu:

- Statü değiştirmek istiyorsanız kültürün sanatın müşterisi olacaksınız. Kültür ve sanat müşterisi olursanız statünüz artar…

Üstüne söz olmayacak bir söz etti Veysel Başkan. Anlattıklarını da çarpıcı yaşanmışlıklarla örneklendirdi. Başka yazılarda değiniriz…

DR. GAZİ DOĞAN’IN ANLATTIKLARI VE…

Panelistlerden Dr. Gazi Doğan ise “Türkiye’nin Kalbi Ankara: Sinemada Ankara İzleri”ni arayıp anlatırken, Başkentin sinema sektörü tarafından üvey evlat muamelesine tabi tutulduğunu aktardı. Son yıllarda artan bir dizi ve sinema filmi çekimleri olsa da yakın zamana kadar bu ilgisizlik sürdü.

Gazi hoca, 19. Yüzyıldan bugüne bazı film örneklerini bize izletirken, “Bu da Rusların çektiği çok değerli bir film” diyerek öyküsünü anlattı. Cumhuriyetin başlarında dünyanın ilgisini üzerine toplayan Başkent’in özelliklerini filme almak için İngiltere, ABD ve Rusya’dan film ekipleri gelmiş. Rusların kameraya bağlı kabloları diğer ülkelerinkine göre daha kalınmış. Sokak ortasındaki bu kabloların üzerinden birkaç otomobil geçinde İngilizler ve Amerikalılar çekim yapamaz olmuş. Ruslar ise bizim için değerli görüntüleri çekmeyi başarmış.

Panel sonundaki soru/cevap bölümünde söz alarak, arkadaşım merhum Kemal Aydın ile sinema dergisi çıkarma maceramızı ve yazdığımız bir senaryoyu merhum Mahmut Tali Öngören hoca eliyle Yeşilçam’a ulaştırma öykümüzü anlattım. Sonuna da bir soru ekledim:

- Ankara’nın görüntülerini çekmek için gelen İngiliz ve Amerikalı ekibin kablolarını ezen otomobil ya da kamyon Rusya Büyükelçiliğine ait olmasın! Bu konu araştırılıp açıklığa kavuşturulabilir mi?

Salonda bir gülüşme oldu ama ciddiye de alındı. Bakalım bir girişim olur mu ve netice çıkar mı?