24 yıl önce, 7 Şubat 1999’da vefat eden Ürdün Kralı Şerif Hüseyin İbn Tallal el Haşimi’nin en büyük özelliği, Peygamber Efendimizin 41. kuşaktan torunu olmasıydı.

14 Kasım 1935’te Amman’da doğan Ürdün Kralı Hüseyin’in, vefatı ile de bölgeyi ve dünyayı etkilediği gündü. “Vefatı ile de” diyoruz, çünkü, 47 yıllık iktidarı bölge ve dünya için çok önemli olaylarla dolu...

Ortadoğu’nun istikrarsız yapısı içinde, böyle ‘karizmatik’ birinin ölümü bazı endişeleri de getirmişti gündeme. Ancak, aradan geçen yıllar bu endişelerin yersiz olduğunu gösterdi.

 ‘TATLI DELİKANLI’YDI

 Arap aleminin tabiriyle, “Tatlı Delikanlı” 17 yaşında tahta oturdu ve hayatını “yapay” devleti “kalıcı” kılmaya adadı.

Başarılı da oldu. Bu başarı öylesine zorlukların ürünü ki, düzenlenen suikastlerin ve suikast girişimlerinin sayısını kendisi bile hatırlamıyordu.

Dedesi ile birlikte yaşadığı sabotaj felaketi Kral Hüseyin’in de peşini bırakmadı. Zehirlemek istediler, otomobilini havaya uçurmak istediler, Darbelerle yok etmek istediler ama hepsinden de kurtulmayı başardı.

Kullandığı uçağa 1958’de iki Suriye Mig uçağı saldırdığında pilotluktaki ustalığı sayesinde hayatta kaldı.

1960 yılında sinüzit olmuştu.

Kullandığı ilaç yanlışlıkla lavaboya damlayınca, lavabonun delindiğini gördü.

Özel doktoru İlaç yerine sülfürik asit içirmek istemişti.

Yemeğine zehir koyan aşçı, uyurken hançerlemek isteyen saray görevlisi, sütüne katılan sülfürik asit, 8 kişinin öldüğü Başbakan Hazza Majarin’in odasına konan bomba, ondan önce davranarak vurduğu kendisine silah çeken asker... Kral Hüseyin’i yok etmek isteyenlerin başvurduğu yollardan bazılarıydı.

 

HAŞİMİLER...

 

Kral Hüseyin’in ailesi Haşimiler, adını Hz. Muhammed’in büyükbabası Haşim ibn Abdul Manaf’tan alıyor. 10. yüzyıldan 1924’e kadar Hicaz’ın yönetimi Haşimilerin elindeydi. Sultan İkinci Abdülhamid’in Mekke Emiri Şerif Hüseyin’i 1893’te İstanbul’da ‘zorunlu ikamete’ tabi tutması, İttihat ve Terakki döneminde sona erdi (1909). Ardından bilinen süreç yaşandı... Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah, Filistin üzerinde İngiliz mandasını kabul etme karşılığında  Ürdün’ün ilk yöneticisi oldu (1921). Şerif Abdullah, çok iyi Türkçe konuşan, başucunda Osmanlıca “İlmihal” ile Şemseddin Sami’nin “Kamusi Türki”sini bulunduran biriydi. 1946’da Ürdün’ün bağımsızlığını kabul ettiren Abdullah, İsrail-Filistin savaşı sırasında sınırlarını genişletti. Yeni sınırlar içindeki Filistinlileri Ürdün vatandaşı oldu. Bu topraklar 1967 savaşında kaybedilmesine rağmen, Doğu Kudüs’ün de içinde yer aldığı işgal altındaki bölgelerde Ürdün Dinarı kullanılıyor. El Aksa Camii de Haşimi ailesinin koruması altında.

 DEDESİ ÖLDÜ O KURTULDU

 Dedesi Abdullah Cami’de kalbinden vurularak öldürülürken, yanında bulunan Hüseyin kurtuldu. Dedesinin öldürülmesi, babasının zihinsel sorunları 17 yaşındaki Şerif Hüseyin’e Krallık yolunu açtı. 18 yaşına geldiğinde tahta oturan Hüseyin, fırtına gibi bir hayatın içinde buldu kendini.

Önce rüştünü ispat etmesi gerekiyordu. Tahta geçtikten iki yıl sonra, girmeye hazır olduğu Bağdat Paktı aleyhtarı gösteriler baş gösterince, Arap Lejyonu’nun başkanlığını da yapmış olan Jhon Glubb Paşa’yı görevden aldı... 1957’de bir askeri darbe tehlikesi doğunca Başbakanı ve İngiltere yanlısı Süleyman Nablusi’yi azletti. İki partili ve iki meclisli parlamentoyu dağıtarak sıkıyönetim ilan etti.

 ORTADOĞU KAZANINDA…

 Mısır ile Suriye’nin oluşturduğu “Birleşik Arap Cumhuriyeti” kurulunca, güvenlik endişesine kapılan Hüseyin, ailesinin her zaman üzerinde hak iddia ettiği Irak ile federasyon çatısı altında buluştu. Ancak, Irak’taki darbe sebebiyle bu birliktelik kısa sürdü. ABD ile “sıcak” ilişki içine giren Hüseyin, CIA’nın bölgedeki üssü durumuna gelince, özellikle Mısır ve Suriye’nin tepkisini çekti. İsrail ile bir savaş ihtimali belirince de Mısır ile savunma paktı kuracak kadar “diplomasi canbazı” olmuştu...

Yaptıkları, yaşadıkları Ürdün’ün selameti açısından, Ortadoğu kazanında yanmamanın manevralarıydı.