Mansur Yavaş Gölbaşı’nda tarıma yönelik bir tesis açtı geçen hafta. Ben henüz görmedim, ama ilk fırsatta gidip göreceğim. Tavsiyem sizde görün. Hangi partiden olursanız olun, ya da Yavaş’ı sevip sevmeyin, yinede görün. Orası Yavaş’ın malı ya da arka bahçesi değil sonuçta. Yavaş birgün gidecek ve orası hep kalacak.
  Ben görmedim ama sıkı bir şekilde araştırdım. Başta tarımın tüm alfabesi var orada. Meyve, sebze, hububat, çiçek, sera... ürün yetiştirme ile ilgili aklınıza ne gelirse. Ekstradan spor, dinlenme, kamp alanı falan, filan..
  Televizyona hasbel kader çıkan ojeli, uzun tırnaklı bir kadın, ya da rugan iskarpini ile asfalt, ya da laminant parke dışında bir zemine basmamış bir erkek “Gelecek tarımda, üretimde....” diye ağzını büze büze ahkam kesiyor.
  Ama doğru söylüyorlar. Birgün 8 milyar insan aç kaldığında, ki bu çok uzun bir süre değil, roketin, silahın, betonun, demirin yenecek birşey olmadığını anlayacaklar. Jetonları düştüğünde bir karış toprakta üretim için kendilerini paralayacaklar, ama çok geç olacak.
  Bir kez daha söylüyorum, bu projeye ben bir Mansur Yavaş güzellemesi, ya da pohpohlaması olarak bakmıyorum. Bir düşünün, gidin görün yine oyunuzu kime verirseniz verin. Bana ne...
Bir belediyenin ya da devletin hele iş işten geçmeden yapması gereken çalışmalardan birisi, üretime yapılan uygulamalar.
   Bize gelirsek... Haymana’da birkaç kalem ürünümüzle övünüyoruz değil mi? Haymana eti, sucuğu, koyun yoğurdu, bulguru ile yapılan Kürt Pilavı vs.vs...
  Eğip bükmeye gerek yok. Bu saydığım üretimlerin her biri merdiven altı. Birkaç kasap ya da köylü üretmese kimsenin elini taşın altına koyup yapacağı yok.
  Bakın Başdeğirmen Mesire alanımız var bizim. Şimdiye kadar hovardaca kullandığımız, bir türlü tam anlamıyla ne yapacağımızı bilemediğimiz ciddi büyüklükte bir yer.
  Bir zamanlar butik bir “Hayvanat Bahçesi yapalım” dedim. Kimse duymadı. Yakın zamanda “Kır Bahçesi tarzı düğün yeri olsun madem” dedim. Yine karşılık bulmadı.
  Şimdi Yavaş’ın yaptığı gibi bir tarım üssü yapalım diyorum. Birçok alana bölelim. Her bir alanda birçok çeşit ürün yetiştirelim. Çiftçiye öncülük edecek örnek bitkiler peydahlayalım. Haymana Koyun Yoğurdu, sucuğu, bulguru, nohutu üretim ve satış tesisi kuralım. Hem işi resmiyete dökelim, hem de “İlçemizin 3T’sinden birisi olan TARIM’ı ete kemiğe büründürelim.”
  Dışarıdan gelen, gezsin, tozsun, görsün, tatsın, alsın.. Hatta günü birlik ya da hafta sonu konaklasın, ineği, koyunu kendi sağsın, domatesi, biberi, yumurtayı kendi toplayıp  menemen yapsın, sonra parmaklarını yesin. Valla şimdi bunlar moda. Yedi göbekten şehirli olan, eşek gibi çalışacağı bir günlük köy yaşamına, tezeğe boka basarak “Ayy...içim bir hoş oldu” diyerek tomarla para ödüyorlar. Örnekleri var. Gerekirse tekeden süt sağmak lazım, yapan yapıyor çünkü.
  Bir şehrin kaderi bu tür projelerle gelişmeli. Bunları yaptıktan sonra kat yanına tarihi, turizmi...ya da aklınıza ne gelirse. “3T” de, “5Y” de, “10G” de.. ne dersen de. Ama önce ayağı yeren basan projeleri hayata geçir.
  Özel işletmede yapabilir tüm bunları, belediye de.. Elbette önce kolları çemreyip başlamak lazım. Yoksa sobanın arkasında daha çook memleket kurtarırız biz....
HAFTANIN HABERİ: Venüs isimli et yiyen bir bitkinin, bir yılda Emekli Mustafa Dayı’dan daha fazla et yediği ortaya çıktı.