Pandemi, ekonomik krizler, siyasi durumlar, deprem felaketleri bir kenara son zamanlarda gözlemlediğim yaygın bir virüs daha var. Virüs olarak adlandırıyorum çünkü virüs gibi çoğu insanı ele geçiren bir problem bu: Tahammülsüzlük.

Bir önceki yazımda başımıza musallat olan ve hızlı bir şekilde yayılan yeni bir virüsten bahsetmiş, bu virüsle başa çıkmak için neler yapmamız gerektiğini sizlere sormuştum. Bu yazımda naçizane kendi önerilerimle, sizden gelenleri harmanlayarak bir yol haritası sunmaya çalışacağım.

Peki bu problemleri nasıl çözebiliriz?

Bir problem çözmek için önce muhakkak problemin farkına varmak gerekir. Kişi kendini fark etmeli. Kişi problemini fark emeli. Bunu da kendini gözlemleyerek kişileri gözlemleyerek yapabilir. Örneğin, “Ben bu tepki verdim, bu benim için ne denli önemliydi?” diye soru sormalıyız kendimize. Her şeyi hızlı yapmak bize gerçek mutluluğu getirecek mi? Hiç sanmıyorum. Şuan 3 dakika bekledim diye hayatta bir şeyler kaçırdım mı? Tabii bir yerde randevun vardır, geç kalıyorsundur bu özel bir durum.

Bu arada, tahammülsüz olmamak adına bankada 4 saat bekleyip hiç ses çıkarmamaktan da bahsetmiyorum. Bahsetmek istediğim ufacık şeylerde öfkelenmeden, hoşgörülü olmak. Bunun çözmenin en güzel yolu da kendimize sorular sormak. Bunu fark ederek, kendi kendimize farkındalık yaratarak tepkilerimizi kontrol etmek ve yere, duruma göre “alttan almak”.

Ülkemizde yaşanan ekonomik, siyasi ya da sağlık problemleri haricinde psikolojik olarak da dönüşümler yaşayarak problemler yaşıyoruz maalesef. Tahammülsüzlük de bunlardan biri. Bu problemle karşılaşmak istemiyorsak daha sabırlı, daha hoşgörülü olmak istiyorsak önce değişimi kendimizde yapmalıyız. Biliyorum söylemesi işin en kolay kısmı ama biliyoruz ki değişim bireylerde başlarsa bu toplumları değiştirir, tüm ülkeyi, tüm dünyayı etkiler. Huzurlu bir hayat yaşamak aslında insanın kendi elinde, yolu da duygularını yönetmekten geçiyor. Teknolojinin hızına kapılıp kendimizi onun ellerinde tahammülsüz canlılara çevirmeyelim. Yaşadığımız bu zor günlerde hoşgörü, elimizde kalan son iyi şeylerden biri olabilir.