Tarih geleceği ışık tutan bir fener gibidir. Bugün yaşanılanları yarınlara aktardığımızda, o günkü nesil kendine göre yontarak, eğerek bükerek kendi düşünce tarihini yorumlayacak. İşte o gün herkes tarihi kendi penceresinden okuyacak. Bazen bugünlerde yapılan gibi…

1940’lı yıllar…Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği dönemde, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerdeki tarihi ve dini değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına aldırır. Camilere konanlar arasında kutsal emanetlerden Hz. Muhammed’in sancağı, kılıcı, hırka-i saadeti, Hz. Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerim”i gibi “dinsel ve tarihsel” değeri olan eşyalardır. Topkapı Sarayı’ndaki “Kutsal Emanetler”, ilgilenen görevlilerle birlikte Niğde’ye götürülerek oradaki bazı camilere konulmuştur. Dolayısıyla, bu camiler, ibadete kapatılmış ve kapısına kilit vurulup asker dikilmiştir. “Kutsal Emanetlerin” korunmasına yönelik bir adım olarak o gün bu karar alınmıştır.

Yıl 2020.. Koronavirüs nedeniyle önce cemaatin camilerden uzak durması talep edildi. Daha sonra ise tamemen kapatıldı. Ve 20 Mart 2020 tarihinde ülkemizde Cuma namazı kılınmadı. Salgın ve karantina devam ederse yine oruç ayında teravih namazı, hatta bayram namazı bile kılınmayacak. Bunu bizzat hükümet veya devlet istiyor.

Bundan belkide yüz yıl sonra seçim meydanlarında siyasetçiler şu şekilde bağıracak; “2020 yılında dönemin iktidarı camileri kapattı… Müslümanlara camide namaz kılmak bile yasaklandı…” İşte tarihi tek yönlü okumak veya bakış açısına göre yorumlamak böyle oluyor. 1940’lı yıllarda mecburiyetten alınan bir kararla bazı camiler kapatıldı. 2020’li yıllarda benzer bir olaydan dolayı tüm camiler cemaate kapandı.

“İnönü camileri kapattı” diye sebebini bilip öğrenmeden veya araştırmadan bel altı vurşuşlar yapılıyorsa, bundan yüz yıl sonra da “AKP camileri kapattı, dinimizi yaşayamadık” diyerek yine yumrukla boş böğüre çalışmak o kadar saçma ve anlamsız olacaktır. Tarihi sebep-sonuç ilişkisiyle değerlendirmek ve o günün şartları ile yorumlamayı ve siyaset malzemesi olarak kullanırken biraz daha insaflı olmayı, bu defa umarım öğreniriz.

Minnacık bir virus tüm ezberleri bozdu desek yeridir. Misal kolonya’yı çok banal ve ilkel bulan, “param var en kaliteli parfümden başkasını tanımam” diyen jet sosyete kolonyaya hücum ederek rafları boşalttı. Ya da “abdestimle duruyorum, içinde alkol var uzak tutun” diyen muhfazakar kesimde kolonyayı baştacı etti. Ne içindeki alkole baktı, ne de orasına burasına. Demekki sağlık veya tatlı can, birçok şeyi yerle yeksan edebiliyor. Fakirin kolonyası bir anda alemin kralı oluverdi.

En çok Umreciler konuşuldu. Ama virus taşıma ihtimallerinden çok, öğrencilerin kaldığı yurtlara laf sokmaları canları acıttı. Bugün canlarını emanet ettikleri doktorlar, hemşireler o yurtlardan geçti. Avuç avuç para dökerek bazılarının defalarca gittiği Umre yerine, paralarını toplayıp gerçekten adam gibi yurtların yapılmasına katkıları olsaydı, bugün belki daha sağduyulu olabilirlerdi. Tahsil için kendi çocuklarının kaldığı yurtlara “Ahır” dememek için Umre bile kâr etmiyor anlaşılan. Kutsal topraklardan önce, tavafı kendi iç dünyanızda yapacaksınız ve arınacaksınız. Yoksa hacı olmakla, şeytan taşlamakla bitmiyor herşey. İçinizdeki iblise dur diyemedikten sonra, değil hacılık Hz. İsa olup göğe uçsan kaç para?

HAFTANIN SÖZÜ: İki üç harfliden uzak durun. Bazen CİN, bezen ÇİN çarpar mazallah.

HAFTANIN HABERİ: Okulların 30 Nisan’a kadar tatil edilmesiyle çocuklarını cami avlusuna bırakanlarda artış meydana geldi.