Kurtuluş Savaşındaki “Son Kale Haymana” için geçtiğimiz hafta yine bir toplantı düzenlendi. Toplantıda Milli Parklar Müdürü Ömer Aygül, insanların Haymana’yı ziyaret etmesi için gerçekle örtüşen bir hikaye bulunması ve bunun insanların ilgisini daha çok çekeceğinden “ziyaretçi yoğunluğu da o derece fazla olur” dedi.

Aygül haklı. Misal hep kendimizi kıyasladığımız Çanakkale Savaşlarının en önemli figürü Seyit Onbaşı’dır. Onun destansı güç gösterisi ile efsanevi boyuta ulaşmış, savaştan sonra Çanakkale ile özdeşleşmiş bir kahramandır Seyit Onbaşı.

Bugün Çanakkale’ye ziyarete giden herkesin çantasında illaki bir Seyit Onbaşı’yı anlatan ya bir biblo, ya bir çakmak veya ona benzer bir materyal vardır. Seyit Onbaşı’nın o devasa gücü ve topa sürdüğü mermilerle düşmana yaşattığı felç Çanakkale’yi ruhen daha bir anlamlı, ziyaret anlamında da vazgeçilmez kılmıştır.

Şimdi bize en az Seyit Onbaşı sıkletinde bir kahraman lazım. Kurtuluş Savaşında Haymana’da savaşmış ve hem kahramanlığı, hem de dramatik hikayesi ile bizim sahip çıkacağımız ve Haymana’yı tarih sahnesinde daha da ilgi çekecek bir zat.

Övünmek gibi olmasın ama bu kahramanı ben 2016 yılında ortaya çıkarmıştım. İsmi Hüseyin Avni Alpaslan. Giresun Tirebolu’dan gönüllü olarak savaşa katılan 42. Alaydan olan Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan bizim Son Kale’mizin hikayesine cuk oturan bir figür.

Mangaldağında savaşan Alpaslan orada koluna çarpan bir şarapnel parçası ile yaralanır. Kolu nerdeyse kopacak haldedir. Bir müddet bu şekilde ve neredeyse kolsuz savaşmaya devam eder, ancak aşırı kan kaybı ve acıdan bir müddet sonra kendinden geçer ve atının üstünde yarı baygın Katrancı köyü civarına gelir. Orada köyün kadınları binbaşıyı çalıların dibinde saklamaya çalışırlar ve üzerini bir bezle örterler. Ancak kadınlar ne kadar kahramanlık yaparlarsa, orada bulunan bazı hainlerde belki birkaç kuruş için, belkide kendi canlarını kurtarmak için Yunan askerlerine Binbaşı Alpaslan’ın yerini gösterirler ve askerler Alpaslan’ı alıp giderler.

Kahramanımızın bundan sonraki hikayesi tam olarak bilinmiyor. Kimine göre orada Yunanlılar tarafından şehit edildi. Kimine göre kurtuldu ve sahra hastanesinde şehit oldu ve Haymana’da bir şehit mezarına gömüldü. İşte muamma burada. Milli Parklar’dan Dr. Selim Erdoğan ile Katrancı’da bulunan ve Alpaslan’ın olduğu söylenen mezara gittik, hatta gazetemizde, ulusal medyada haberleştirdik. Ancak bir yerden sonra izini ve akıbetini kaybettik.

Bu haberden sonra Giresun Tirebolu’dan hemşerileri aradı ve gerekirse Haymana’ya geleceklerini, burada mezarına bir anıt bile yapabileceklerini, dostluk köprüsü oluşturmak istediklerini söylediler.

İşte size kahraman, işte hikayesi. Bu konu üzerine belediyemiz, kaymakamlığımız, milli parklar ve artık yetkili, sorumlu kim varsa üzerine düşeni yapmalıdır. Milleti ve vatanı için kolunu feda ederek savaşan gönüllü bir kahraman. Onbaşı da değil bizzat binbaşı. Hikayeyi daha bir ete kemiğe büründürerek, aynı Seyit Onbaşı gibi bir Haymana “Son Kale” kahramanı ve akabinde buraya gelen ziyaretçilerle birlikte hem maddi kazanç, hem de manevi ruhu pekiştirecek bir destansı malzeme.

Biz Haymana Gazetesi olarak elimizden geleni ve ben şahsım olarak gerekeni yapmaya hazırım. Bakalım kimler taşın altına elini sokacak, göreceğiz. Ya da “nenem pekmez kaynatır, dedem baston oynatır” misali sallayacak mıyız, bunu da göreceğiz..

HAFTANIN SÖZÜ: Kölelerin özgür olmak gibi beklentileri yoktur. Onların en büyük hedefi birgün efendilerinin yerine geçmektir.