CHP Belediye Meclis Üyesi Eşref Benli birkaç haftadır Haymana Belediyesinde “bankamatik” memurları olduğunu iddia ediyor. İddia onun, iddiasını ispatlamakla mükellef olan da o. Yıllardır her dönemde bu tür laflar dolanır durur. Eğer varsa hepimiz bilelim. Çünkü belediye bir kişinin babasının malı değildir. Veya keyfe keder idare edilen bir kurum hiç değildir.

Burada birilerine beleşten para veriliyorsa bu para hepimizin alın teri aynı zamanda kul hakkıdır. Sırf seçim kazanmak için belediyenin bütçesinin birilerine, hem de yattıkları yerden aktarılmasını hiçbir vicdan kabul etmez, etmemeli. Halihazırda belediyenin şirketinde çalışan onlarca işçi aylardır maaş alamazken, bu iddia çok önemli. Aynı zamanda memleket eğer bir hukuk devleti ise yetkili kişilerde gerekeni yapmalı. Adaletin makamında oturan kişiler iddiası olan kişiyi çağırarak “Gel bakalım arkadaş, anlat bakalım kimdir, necidir bu kişiler? Nereden nasıl kaç para alıyorlar” diye sormalıdır. Eğer yoksa böyle bir şey, sırf gündemde kalmaksa maksat, “muhalefet yapmış olayım da nasıl olursa olsunsa” gaye, bunun da bir sınırı çizilmeli, tadında bırakılmalı. Hani Amerikan filmlerindeki düğünlerde olur ya, “Söyleyecek bir şeyi olan ya şimdi söylesin, ya da sonsuza kadar sussun” diye.

Bu mesele de aynı kapıya çıkıyor, iddia sahibi ya şimdi konuşsun, bildiklerini anlatıp meseleyi enine boyuna ortaya koysun, ya da sonsuza kadar sussun. Biz de bilelim ortada gezinen deve mi kuş mu?

Bu konu artık her ne kadar hepimizi ilgilendirse de, bir yerden sonra iddia sahibini ve muhataplarını alakadar ediyor. Neyse halları çıksın falları diyelim.

Benim anlatmak istediğim başka bir şey. Bankamatikçi veya değil, bir işyerinde veya kurumda çalışan kişi her ne ise, çalıştığı yere bir katma değer verebilmelidir. Yani “benim görevim bu arkadaş, gözlerimi kapar vazifemi yaparım” dan çok öte bir şeyler yapabilmelidir.

Hele ki konu Haymana Belediyesi ise bu daha başka yerlere doğru uzar. Çünkü yıllardır kabuğunu kıramamış bir ilçe ve yine uzun süredir iş kapısı olmaktan öte gidememiş bir kurumdan söz ediyoruz. Her seçim dönemi şişirilen kadrolar, her değişimde yandaşların bir şekilde işe alınması ve hep daha önce izlediğimiz filmlerin benzeri senaryolar dönüp duruyor sahnede. Birileri işe alınsın tamam. İhtiyaç varsa doldurulsun eyvallah, ya da gerçekten belediyeye kendinden bir şeyler katarak bir tık ileri götürecekse başım gözüm üstüne. Ama partizancılık veya “Benim adamım” diye işe göre adam değil de, adama göre iş yaratılıyorsa orada “dur bakalım” demek lazım.

Çöpü süpürecek, hamamda peştamal toplayacak veya büroda oturup yazıp çizecek binlerce kişi bulunur. Eli, ayağı, biraz da zekası olan hemen herkes yapabilir bu işi. Sırf bu işler için adam alınmaz. Adam alınacaksa eğer, ekstra yetenekli, bir o kadar becerikli, bir adamdan daha fazlası alınmalıdır. “Bu kuruma zekamla, becerimle, çalışkanlığımla, girişkenliğimle, dilimle, dişimle daha önce hiç yapılmamış neler kazandırabilirim” diyebilen ve bunu gerçekten mazeretsiz yapan kişiler alınmalı.

Hani hep Haymana’nın projesizliğinden yakınırız ya, hah eğer istihdam yapılacaksa bu kişilerin de projesi, misyonu, vizyonu olanları makbuldur. “Ben sana ekmek vereceğim ama sen bu memlekete neler vereceksin?” sorusu en baştan sorulmalı, laga luga edip lafı geveleyenlere hemen “güle güle” denmelidir.

İşe alınacak vatandaşa “Oyunu kime verdin?” den daha önemli sorular sorulmalı bence. “Bana Haymana ile ilgili hayalini, hayalini gerçekleştirmek için sebeplerini, dökümanlarını ve bu şehre katacağı değeri anlat” denmesi ne kadar zor olabilir ki?

Yok mesele memleket meselesi ise artık sıradan kişilerin sıradan işlerinden bıktık usandık. O nedenle de bir arpa boyu yol alamadık bunca zaman. Ama yok mesele koltuk, makam mevki ve rantsa eğer, zaten biz bunu çok iyi yapıyoruz şükür. Lafını etmeye bile değmez.

HAFTANIN HABERİ: Babası ile yılan belgeseli izleyen M.E.B(18) “baba yılanlar niye sürünüyor” deyince babası “Okumadıkları için” dedi.

HAFTANIN SÖZÜ: İmamın cebine parayı koyan edilecek duayı da kendi belirler. SAYGILARIMLA