“Herşey başkasına taktığı küçük altını geri almak için başladı.” Son günlerde virüsün artmasına sebep olan düğünlerin özeti bu cümlede gizli. “Aradan zaman geçer, bizim çeyrek unutulur. Ne yapak edek bu düğünü aradan çıkarak Avrat” ile buralardayız. Yemişim virüsünü, Hasiko’yu çal kekeee…

Düğünlerin yanında laubalilik başladı. Uzmanların bas bas bağırdığı maskeyi çenemize, kolumuza (buna bende dahil) oramıza buramıza taktık ta, bir tek ağzımıza takmayı hazmedemedik. “Ağzıma takınca nefes alamıyorum” gibi uyduruk bahaneden sonra, virüsü kapıp başka yerlerden almaya başladık nefesi.

Bizzat Kayseri Valisi açıkladı; Korona tedavisi gören 80 yaşındaki teyze, 72 saatte 5 düğüne katılmış. Bir başka yerde virüslü hastaya yüzlerce kişi geçmiş olsuna gitmiş. Kucaklaşarak helalleşmişler. Hey yavrum heyyy…

Laubaliliğimiz ve vurdumduymazlığımı bunlarla kalmadı tabii… Sadece Haymana’da değil neredeyse memleketimin her yerindeydi bu “Bana bir şey olmaz oğlum. Taş gibiyim taşşş…” mantığı.

Başkasının yere attığı maskeyi silkeleyip takanlar oldu. İşyerinin önüne bir tane asıp her gelene aynı maskeyi taktıran esnafı gördük. Çıkarken yerine asmak şartıyla. “Milli sermayeye yazık. Tasarruf etmek lazım” ile savundu kendini. Hani biz itibardan tasarruf etmeyenlerdik?

“Görümcemde oldu. Valla hoplaya zıplaya atlattı” diye kendi uzmanlığını ilan eden ablalara rastladık. Hatta Covid’den etkilenip, çocuğunun adını Cavit koyanların sayısı artmış. “Cavit hadi oğlum göster virüsünü amcalara..” denilecek günler yakındır. Kovitcan veya kızlar için Pandemigül isimleri takip eder bu furyayı, yazın bir kenara.

Devlet olarak ta “Şöyle iyiyiz, amanın ne kadar da başarılıyız, virüsün ümmüğünü sıktık” ile başlayan ilk günler, şimdi “Allah’ını seven kendini kurtarsın” seviyesinde. Galiba işi ciddiye alan bir tek Sağlık Bakanı Koca kaldı. O da bir gün televizyona çıkıp “Ne halt ederseniz edin. Benden bu kadar” diyecek gibi geliyor bana.

Bir başka saçmalık haftalık yapılan kaymakamlı, belediye başkanlı, amirli, müdürlü denetlemeler. Bir tek davul zurna eksik “Aman hemen tedbirinizi alın denetlemeye geliyoruz” demek için. O an için tüm işyerleri çiçek, tüm esnaf virüs savaşçısı gibi giyiniyor, 5-10 dakikalığına. Sonra… sonrası enseye tokat, göbeğe parmak.

Bak birde bu durum var, Milli Bayramlarda bulaşan virüs, mesela siyasi mitinglerde bulaşmıyor nedense. Virüsteki siyasete bak. Bak bu korona efendi bu işi bitirsin, ilk seçimde milletvekilliğine oynar, ben size diyeyim. Ondan sonra torpille sars’ı, domuz gribini, zaturreyi, deli danayı’da danışmanı yaparsa valla ben şaşırmam.

Covid’den Cavit’e evrilen ve artık kankamız olup itibar kaybeden virüs’e bir nokta koyup şeyh meselesini de bir cümle ile kapatalım.

Bir sahte şeyh daha tutuklanmış. Peki sahte olmayan şeyhi nasıl anlıyoruz? Mor ışığa tutunca içinde nur falan mı var? Ya da üzerine bir ilaç dökünce köpürmeye mi başlıyor? Nedir yani.. Cin gibi milletiz aslında. Ama “içinize cin kaçmış. Ancak ben çıkarırım” diyenlerin de yörüngesine girmekte pek bir mahiriz. Allah akıl dağıtırken muhtemelen “La olum zaten bizde çok var” deyip, arkadan sıvışmışız…

HAFTANIN SÖZÜ: Özgürlük için gökyüzünü satın almaya gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.