Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandı. İtilaf donanması İstanbul'a, Fransızlar Adana'ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'a, İtalyanlar, Antalya ve Anadolu'nun güneybatısına yerleşti.

Yunanistan ağabeyi devletlerin desteği ile Anadolu içlerine elini kolunu sallayarak ilerliyor “Kurtuluş Savaşını keşke Yunan kazansaydı” diye hayıflanan tımarhane tescilli bazı zihinler o gün ellerini ovuşturuyordu. Hatta “Onlar Allah’ın askeridir. Sakın karşı gelmeyin” diyen satılmış şeyhler türüyordu.

Ama olmadı tabi. Başta yürekli bir komutan, ardına kendisine ölümüne inanmış bir ordu ve yine özgürlük ve bağımsızlık için canının, malını, kundakta bebeğini kısaca her şeyini feda edecek kadar inanmış halk vardı.

Haymana en kanlı ve uzun çarpışmaların yaşandığı yerlerden birisi ve “Son Kale” olarak tarihe geçti. Haymana’da Türk ordusu ilk defa savunmadan saldırıya geçiyor ve 1699 Karlofça Anlaşmasından sonra yine ilk defa savaşarak toprak kazanıyordu.

Neticede 30 Ağustos ile Anadolu’da Türk Devleti’nin ebedi kalacağını başta Yunanlılar olmak üzere tüm dünya anladı. Hem de gözlerine sokula sokula. Tabii Yunan’ın kazanmasını bekleyenlerin de hevesleri kursağında kalıyordu.

Bugün diğer tüm milli bayramlar gibi 30 Ağustos’a da mesafeli duranlara, içlerine sindiremeyenlere “Virüs var kutlamayalım” can simidi oldu. Daha önceleri kulağı ağrıyanlara, ağustos sıcağında grip olanlara falan bakarak mis gibi mazeret. “Eyy Kovit...Sen kimsin ya” falan denmedi.

Bir zamanlar sümüklü mendili bile ağlanarak yenilen çakma hoca’nın yaptığı darbe kalkışmasına gösterilen itibar, hiçbir milli bayrama gösterilmiyorsa “lan nasılda milli ve yerliyiz offf..” sloganları zavallı bir ruh halini yansıtıyor.

Bugün bayrak inmiyorsa, bugün ezan dinmiyorsa, bugün hür ve özgür olarak ibadet yapılıyorsa 23 Nisanların, 19 Mayısların, 29 Ekimlerin, 30 Ağustosların sayesindedir. Keşke herkes biraz daha sarılabilse, keşke sağdan soldan trollerle saldırmalar yerine topyekün sahiplenilse. Atatürk’ün put, Anıtkabir’in tapınma yeri olmadığı anlaşılsa. Kıytırık şeyhlere, içinde ne olduğu bile belli olmayan “Bilmem ne baba” türbelerine yüz sürenlere, ağıt yakanlara da iki kelam edilebilse.. Atatürk’e verdiği sözü yarım saat tutamadığı için intihar eden Komutan Reşat Çiğiltepe’nin inanmış ruhu analiz edilebilse.

Bu topraklarda yaşayan ve milli manevi değerleri ortak olan herkesin bayramı bunlar. “Efendim zorla şapka giydik, bir gecede cahil kaldık, Osmanlı’yı bitirdiler” gibi artık gerçekten komik olan safsatalar yerine “Dört yanı düşmanla çevrilen, her karış toprağı işgal edilen, ama dünyada emsali olmayan bir mücadele ile ebedi yurdumuzun tekrar kazanılmasında nokta dahi emeği olanlara” biraz daha saygılı davranılsa. Bugün Suriyeliler gibi sığıntı değilsek, yaşayacak bir vatanımız ve onu ayakta tutacak bir demokrasimiz, milli ve manevi değerlerimiz varsa tüm bunları kimlere borçluyuz acaba?

Bugün yine Ortadoğu’nun en prestijli, modern ve her yönüyle ileri bir medeniyetiysek, 30 Ağustoslarda atılan temeller sayesindedir. O gün Yunan kazanamadı, bugünde kazanamayacak.. sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti yaşayacak. “Keşke Yunan Kazansaydı” diye hayıflananların kalıntıları da, kalıntı olmaya devam edecekler, o kadar…

HAFTANIN HABERİ: Seni saraylarda yaşatacağım diyen S.A’ya(24) gelin adayı M.C(22) “İyi de anamgile yakın olsun ama” diye cevapladı.

HAFTANIN SÖZÜ: Bugün Fadime’nin düğününde halay çekeni, yarın kireçleyerek gömerler.