Ne kadar basit olursa olsun tekrar tekrar söylemedikçe anlaşılmayan şeyler vardır. “Damlaya damlaya göl olur.” atasözü de bunlardandır. Diğer tüm atasözleri gibi yüzyıllardır söylenir, ancak idrak edilemez.

Çocukluğumuzdan beri duymaya alıştığımız atasözleri aslında anlamsal olarak düşünülenden çok daha derindir. Örneğin, “Damlaya damlaya göl olur.” sözü bütünün parçalardan oluşmasına ifade eder. Her bütünlük, parçaların birleşmesiyle meydana gelir. Atasözü basit şekilde parça ile bütün ilişkisini anlatır. Ancak bunu çok basit ve gerçekçi bir yolla yapar. Tersi söz konusu olabilse de yüksek ihtimalle damlalar bir araya geldiğinde, bir birikinti, dere ve neticede göl olabilir. Aslında halkın kendine öğütleri olan bu tür basit ifadeler, doğal biçimde, insanlar arasında zamanla yoğrulmuş ve en basit şekilde, en derin konulara eğilmeye yaramıştır.

Ne kadar basit olursa olsun tekrar tekrar söylemedikçe anlaşılmayan şeyler vardır. “Damlaya damlaya göl olur.” atasözü de bunlardandır. Diğer tüm atasözleri gibi yüzyıllardır söylenir, ancak idrak edilemez.  Türkiye’deki en ünlü atasözü olduğunu söyleyemesek de kesinlikle en ünlüler arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Söz konusu tasarruf ise ilk akla gelen sözlerdendir. Küçük parçaların gücünden bahsediliyorsa yine “Damlaya damlaya göl olur.” denecektir. Aslında bir mecaz içerse de göllerin damlaya damlaya oluştuğunu söyleyebiliriz. Hatta dünyadaki bütün su kaynakları ve dahi dünyanın kendisi bile damlaya damlaya oluşmuştur.

Beş milyar yıl önce yeryüzü oluştuğunda bugünkünden epey farklı bir görünüme sahipti. Bugünkü haline gelene kadar, doğal kuvvetler tarafından damla damla değiştirildi. Gök taşları, meteorlar dünyayı şekillendirirken aynı zamanda yaşam getirecek olan suyu da taşıdılar. Gerçekten de su yavaş yavaş, damla damla yeryüzüne ulaştı. Büyük su birikintileri ise gerçekten uzun bir sürede ve küçük parçaların birleşimiyle meydana geldi. Neticede damlaya damlaya göl oldu. Hayatın ta kendisi de damlaya damlaya oluştu. Atalarımızın da söylemek istediği buydu. Canlı hayatının temeli olan suyu aracı etmeleri, herkesin anlayabilmesi için mevzuyu basitleştirmeye yönelik bir eklemeydi. Esas konu: Her şey parçalardan oluşur. Büyük nicelikler, küçükler olmadan var olamaz. Ancak parçalar var ise bütün vardır. Ayrıca, parçaların bütüne ulaşması için de zamana ihtiyaç vardır. Yeterli zaman verildiğinde bir damla su, bir şekilde gölünü bulacak, okyanuslara katılacaktır. Döngünün temel kuralıdır bu.

Ayrıntı denebilecek konulara da bu gözle bakmamız büyük önem taşır. Okyanusta bir damla suyun önemini sorguladığınız zamanlarda bu atasözünün daha derin anlamlarını düşünmek gerekir. Zira gölü oluşturan damlalardır. Her biri yüzlerce yıldır dönüp duran ve sonunda bu gölde buluşan damlalardır. Birlik olup göl adıyla büyük bir damla oluşturmuşlardır. Küçük diye görmezden gelmek, büyük resmi görememeye neden olur. Zaten günümüzün en büyük sorunlarından biri de bu! İnsanın görme yeteneği sınırlıdır, bütünü görme yeteneği ise üzerinde çalışarak geliştirilmeye muhtaçtır. Ancak netice itibarı ile her şey bir bütündür. Bu noktada damlanın önemini reddetmek, sonsuz evrende bir damla bile olmayan insanı da reddetmektir. Biz de bir bütünün parçasıyız ve bütünün diğer küçük parçaları olmadan yaşamamız mümkün değil.

Sadece insan bazında baktığımızda bile gördüğümüz tam olarak budur: İnsanlığı insanlar oluşturur. Devletleri vatandaşlar, illeri hemşehriler, aileleri akrabalar, insanı doku ve organlar… Yani her şey küçük parçaların bir araya gelmesiyle oluşmuştur ve her şey bir bütündür. Büyümek ve gelişmek, “var olmak” küçük parçaların bir araya gelip sabretmesi ve diğer parçaları da birleştirmesi ile mümkün olmuştur. Aynen sayılar ve yazılım (binary) kodları gibi, “1”lerin ve “0”ların toplamıdırlar. Büyük ya da küçük, tüm sayılar sonsuz “1”lerle doludur. 1 olmadan diğer sayılar olmazdı. Sözün özü, her şey damlaların birliğidir. Bundan başka bir bütün ve bütünlük söz konusu olamaz. Büyük olmak için önce “1” olmak, sonra sabırla diğer “1”leri beklemek gerekir. Böylece bir bir toplanıp biz olabiliriz ve olmalıyız. Hem de hemen…