Ankara Büyükşehir Belediyesinin iştiraki olan Başkent Market ilk şubesini Etimesgut’ta açtı. Bu marketler çok güzel bir uygulama. Halk ucuz ve organik gıdaya hem de cebini yormadan ulaşıyor.

Uygulamanın bir diğer hoş tarafı da ürünlerin neredeyse tamamının Ankaralı kooperatifler tarafından yetiştiriliyor olması. “Milli ve Yerli” diye arı sokmuş gibi tepiniyoruz ya, işte milli ve yerliliğin zirvesi bu market.

Bakın nerelerden hangi ürün var; Beypazarı kurusu, Ayaş salçası, Çubuk turşusu, Kızılcahamam bazlaması, Bala’nın tarhanası, Polatlı’nın ve Kaleciğin sirkesi, bakliyat , zeytinyağı, salam sucuk et vs…

Peki bizim neden bir sokum bir şeyimiz yok? Hani Ankara’nın ikinci büyük toprağı Haymana’nın yetiştirdiği ürünler nerede?

Ya da yine başkent’in en çok hayvanı olan ilçemizin sütü, yoğurdu, kaymağı, tereyağı’nı bu markette neden göremedik.

Hani o yere göğe koyamadığımız, etimiz, sucuğumuz…? Peki Kadıköy Kadınlarının ürettikleri neden yok?

Haa bir de Hayme Analar Kooperatifinin sabunları vardı. Cumhurbaşkanı başdanışmanı bile övmüş, bizim de bitimiz bir okka çekmişti. Hani bir kalıp sabunumuz bile orada yok. Ankara belediyesinin açtığı bir yerel markette bile olamayacaksak, biz neredeyiz, Allah aşkına?

Oysa bu sabun kooperatifi için bu virüs günleri belkide yüzyılın fırsatı olurdu, tabii girişimci ve atılgan bir ruh olsaydı. İki kalıp sabun yapınca, o da tam manasıyla ağır aksak kör topal koşmaya başlayınca bu kadar oluyor.

Dediğim gibi kısmet virüsle ayağımıza gelmişti ama, biz teptik attık. “Dünyanın en şifalı sularından üretilen sabunlar” diye hava basarak üretilenler, birkaç ekipman ve destekle Türkiye’nin hijyen ve dezenfektan merkezine dönüştürülebilirdi. Millet virüsten evde yatıyor da biz neyi bekliyoruz? Millet boş oturmaktan neredeyse kuluçkaya yatacak, bunu fırsata çevirsenize. Devlet, kaymakamlık, belediye, STÖ veya kim varsa çalın kapısını. Hatta yapışın yakalarına “Biz bunu bunu istiyoruz. Arkamızda durun. Hem çalışanı, hem ilçeyi herkesi ihya edelim” desenize.

Ondan sonra çağırın ne kadar işsiz kim varsa çalıştırın, dayayın deterjanı, dezenfektanı, artık ne gerekiyorsa.. Alın size hem virüsle mücadele, hem de mis gibi iş. Hem de parayı koyacak yer bulamazsınız. Ama gördüm ki bu süreçte bu kooperatiften sorumlular veya yükümlüler ilk başta onlar evlerine kaçmış, onlar el kadar maskelerin ardına saklanmış.

“Biz yapacaktık ta önümüzü kestiler” diyen kim varsa, biz deşifre edelim, biz kamuoyunun önüne atalım, biz kendi çapımızda “İşte bunlar korkaklar ve kaçanlar. Hatta memleketin kaderine çizik atanlar” diye manşetten yapışalım yakalarına. Yok.. “kime ne , bana ne… hatta sana ne” ile buyurun hep beraber elimizi kavuşturup oturalım.

Biz oturalım elalemin ilçeleri, kadınları, herifleri, bebesi bertiği kendini yırtsın. Biz de “Haymana’da iş mi var, aş mı var, memleket bitmiş” diye, dedikodu yapalım.

Bu vurdumduymazlıkta bence hepimiz şuçluyuz. Suçlu ayağa kalk desek yerinde oturan kimse kalmamalı bence. Altını pisleyenler hariç tabii..

HAFTANIN HABERİ: Yeni aldığı AYPON telefonunu düşürüp kıran C.S(32) acısından hiç tanımadığı birisinin cenazesine katılıp bağıra çağıra ağladı.