Kasım Koç “İki defa kaybettim ama bu defa kazanmaya hazırım” diye başladı CHP İlçe Başkanlığı için verdiği mücadelesine.

Hafta sonu CHP’nin kongresinde birçok insanın dikkati başka yerlere kayabilir ama, bu cümle benim için o günün özeti, hatta son yılların özetiydi. Kazanmak için bazen şartların oluşması gerekir. Yoksa nerenizi yırtsanız kazanamazsınız.

Zordu Koç için bu kongreyi de kazanmak.

Hatta Cuma gecesine kadar matematiksel olarak, delege seçimlerinin isim listesini alanlar “Hakan Yalçınkaya kazanmış bile hayırlı olsun.” Dediler kendi aralarında. Ama matematikte bir yere kadardı işte.

Cumartesi günü ben bambaşka bir hava kokladım kongre salonunda. Delege seçiminden bu yana Yalçınkaya’dan yana esen rüzgarda bugün bir tuhaflık vardı sanki. Matematiksel olarak kazanacağını sanan taraf, işin edebiyatını, felsefesini, psikolojisini sanki hesap edememişlerdi. Tek başına matematik zaten bilim olamazdı.

“Gezen tilki, yatan aslandan nasiplidir” sözü bir kez daha tekerrür etti desek yeridir. Ya da ben öyle zannediyorum. Dediğim gibi delege seçimlerinde matematiksel olarak üstünlüğü alan taraf rehavete kapıldı sanki. Bu rehavet, delegelerle birebir diyalogdan başladı, taa ki sandıklardaki oya kadar devam etti. Delegenin nabzını tutan, daha fazla ilgi alaka gösteren, bire bir adam markajı yapan ve biraz daha halkın içinde olan Koç ve ekibi seçimi aldı götürdü.

Haymana’da verilen sözler, edilen yeminler, “Anam avradım olsun, senin yanındayız” diye başlayan destek lafları bir yere kadar. Seçim sandıkta kazanılır. Hem de oy sandığa düşene kadar kimsenin rengi belli değildir. Birçok seçimin yanında bu seçimde gösterdi ki, kazanmak için kişi ayırt etmeksizin, “vay dostumdur, akrabamdır, kankamdır, bizdendir” diye bir şey yok. Kazanmak için rahat koltuklardan kalkmak, sıcak bürolardan çıkmak, uzak-yakın, yağmur-çamur demeden seçmenin ayağına gitmek gerekir. Hem de defalarca. Bizde bir bol bol ilgi ve pohpohlanma prim yapar, bir de ucundan kıyısından nemalanmak. Son yıllarda seçimi kazanmanın kuralı bu oldu ve oyunu kuralına göre oynamayanlar tarih oldu.

“Ben 40 yıldır hem de atadan dededen bu partidenim, olmadı öyle idealistim ki elim başka partiye kessen gitmez” diye devam eden cümleler o gün rafa kalkar. Bir günde 40 yıllık mazi buhar olur uçar. Siyasette dün yoktur, hep bugün ve yarına bakacaksın. Bugün en muhafazakar yarının en büyük devrimci, dindar bir anda deist, kapitalisti komünist olabilir. Bir de buna değişim isteyenleri katacaksın. Bir partide 40 yıldır aynı yüzleri, aynı söylemleri, aynı zihniyeti görmekten bıkanları da yabana atmamak gerekir. Gün gelir 40 yıldır oturduğun koltuğu altından çekiverirler. Ve bunu belkide en yakınındakiler, en güvendiklerin yapar, ruhun duymaz.

Bu seçimde Kasım Koç ile birlikte kazanan bir diğer isim Hacı Aysu oldu. Aysu bir anlamda cumartesi günü siyasette yeniden doğdu. CHP kapıları ardına kadar açıldı. Kendi deyimiyle “Yeni CHP’li Aysu”bundan böyle ilçede partiye yön verenlerden birisi olacak.

Neticede “seçim önce sokakta, sonra sandıkta kazanılır” mantığı bir kez daha yerine geldi. Kasım Başkan’ın işi yeni başlıyor. Taçlanan baş biraz daha ağırlaşmak zorunda.

Hep kaybedenden, artık kazanan Kasım’a döndü iş. Kasım Koç bir anlamda kale kapılarını açan koç başı gibi Haymana CHP’sinde hem kapıları kırdı, hem de kök salmış kişi ve ailelere “artık durun” dedi.

HAFTANIN SÖZÜ: Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma: önce senin ellerin kirlenecek.

Saygılarımla...