Ortalığı toz duman eden 2020 yılının Haziran ayının ilk haftasında değişik bir Haymana gündemi vardı. Dikkat çeken birkaç konu hakkında biraz muhabbet tarzında tartışalım istedim.

Evde kaldığımda en çok “Güldür Güldür” isimli programı izledim. Özellikle oradaki Eşofmanlı Şevket Hoca’yı büyük bir beğeniyle takip ettim. Sorulan abidik gubidik sorular karşısında çıldıran Eşofmanlı Şevket Hoca, masanın üzerinde nesneleri eline alır ve o da çok güzel saçmalayarak “Biz size bunları tuvalet pompasıyla, oyuncak ördekle, tel maşayla anlatmadık mı evladım” diye isyan ederdi.

Haymana’daki anormal kalabalığı, sosyal mesafenin tarumar edildiğini, maskelerin takılmadığını, köylere dışarıdan gelen insan sürkilasyonunu görünce virüs’ün er geç bizi de esir alacağını az çok tahmin ediyorduk. “Virüs Haymana’ya teğet geçti” dedikçe köylerden oluk oluk vakalar gelmeye başladı. Şaşırdık mı? Yoo… Çünkü bu kadar vurdumduymazlıkla olacağı buydu. Eşofmanlı Şevket Hoca gibi biz bunu haberlerimizle, köşe yazılarımızla, karikatürlerimizle anlattık ama kim anladı? Şimdi memlekette vaka azalırken bizde çoğalmaya başladı. Virüsle bir anlamda geçtiğimiz dalgadan sonra şimdi sıkıntılı günler bizi bekliyor. Al sana “Güldür güldür şov”

“Hiçbir şeyden çekmedi Süleyman Efendi ayağındaki nasırdan çektiği kadar” diye Orhan Veli’nin çok güzel bir şiiri vardır. Haymana’da hiçbir şeyden çekmedi yollardan çektiği kadar. Kah şehir içi, kah Ankara, kah Polatlı kah köy yolları derken, bildiğimiz yılan hikayesine döndü hemen her yıl yaşadığımız. Şimdi müjdeler peş peşe yağmaya başladı. Bir Kasım Koç, Bir belediye başkanı “Müjde” dedi. Bizim yolları yapacak olan kim? Ankara Büyükşehir. O zaman sanki Kasım Koç’un müjdesi biraz daha “Müjde” gibi geldi bana. Sonuçta bizim nasırımız da yollar. Bizde ondan çok çektik. Bizi bu nasır ve acısından kim kurtarırsa kurtarsın ona minnettar olacağız.

AKP İlçe Başkanı İsmail Can atandıktan bu yana belkide ilk açıklamasını yaptı. Can, “Cumhurbaşkanı para, kolonya, maske, koli verdi, bizde dağıttık” dedi. İktidarın ilçe başkanı, hele ki esnafıyla, vatandaşıyla, genci kadını çocuğuyla can çekişen bir ilçe için biraz daha kıpırdanması gerekmez mi? Can henüz yeni ilçe başkanı diyelim, ama artık somut ve dişe dokunur bir şeylerin müjdecisi, bunca yıldır açılmayan kapıların maymuncuğu olmak zorunda. Çünkü Haymana’yı ve sorunları çok iyi biliyor. Yıllardır da partinin içinde. O zaman “hele biraz daha bekleyin; tanıyayım, bileyim, öğreneyim, daha acemiyim” mazeretleri Can için çoktan tedavülden kalktı. Sayın Vali’den beklenti çok. Hem de acil tarafından ve ele avuca gelir icraatler isteniyor, “Sayın Vali’m… benden söylemesi...”

Uzun bir aradan sonra kapalı esnaflar dükkanlarını açtı. Ama birçoğu açtığına pişman. “Evde yatsak daha hayırlıydı” diyen diyene. Kahveci’nin para kaynağı oyundur. Oyunsuz kahvenin, ne tadı var ne tuzu. “Çayı evde de içiyoruz. Buraya geliyorsak iki okeyin, batağın belini kırmak. Yoksa ne işimiz var kahvede” diyor vatandaş. Sadece kahveci değil birçok esnaf mağdur. Dükkan dükkan geziyorum, bir dokun bin ah işit. Dokunduğun yerden dert akmıyor, fışkırıyor. Hükümetin gösterdiği tek yol ise kredi. İyi de bu kadar kesat işlerden sonra o krediler nasıl ödenecek? Onun formülünü bilen yok. Haberleri açsan ekomomimiz baya büyümüş. Ama herkes 3 aydır yatıyor. Yata yata büyüyen tek şey kabaktır. İnsanlarda ise ya göbek büyür, ya popo…. Bence yatmaya devam edelim ki ekonomimiz daha da “Uyusun da büyüsün”

Hafta sonu ise sokağa çıkma yasağı gece geldi, sabah gitti. Biri “ben yaptım oldu” dedi, diğeri “Gerek yok, şahsım kaldırdı” dedi. Peki bu işi birileri veya şahsı yapacaksa Bilim Kurulu ne iş yapar? Onlara o zaman Bilim Kurulu değil, “Ben Ne Bilim Kurulu” diyelim mi?

HAFTANIN HABERİ: Ayasofya cami mi olsun, müze mi kalsın derken, en son AVM yapılmasında karar kılındı!..

HAFTANIN SÖZÜ: “İyiler cennete gider değil, iyiler nereye giderse orası cennet olur”