İş üretmesi beklenenler laf üretince böyle polemikler de kaçınılmaz oluyor işte. Sebep ne olursa olsun “Konuşan Haymana” ortaya çıktı ve fena da olmadı bence. İlçe Başkanları Mustafa Demir, İsmail Can ve Davut Ergül yazdıklarıma birer açıklamayla cevap verdiler. Hakları elbette.

Hepsine saygı duyarak İsmail Can’ın bana göre cımbızlama yaptığı açıklamaya son kez cevap vererek konuyu kapatmak istiyorum.

AKP’de eleştiriye topyekün alerjili bir oluşum var. Başta en tepedeki Reis olmak üzere birçoğuna dokunmaya gör. Hemen “Oradan konuşma siyasete gir öyle konuş” mantığındalar.

Neden? hiçbir vasfı olmayan bile konuşmaz, sizi eleştiremez mi? Hadis mi var, ayet mi indi? Ya da köylü, çiftçi, işçi veya sokaktaki herhangi bir vatandaşın konuşması veya eleştiri yapması için illa siyasete mi girmesi lazım? Konuşan, hakkını arayan, eleştiren kesimden bu gocunma neden?

Sayın Can bana cevabında “yaşıma bakma ilk günkü gibi heyecanlıyım” demiş. Ne güzel. Bu heyecanınız hiç bitmesin lütfen. “Sürekli koşturuyorum” demiş. Koşturmak için oradasınız sayın Valim. İlçe başkanlığı veya diğer makamlar yan gelip yatma yeri değildir. Koşturmanız, tutup koparmanız ve hizmet için o görevdesiniz. Sözünü ettiğin ve uğraştığın hizmetleri getir, en çok ben alkışlayacağım. Ama gelmezse sonuna kadar takipçiyim, ona göre.

Bir yakınıma referans olmamış. Burada birkaç konuya da açıklık getirmek lazım. Referans olunacak yer bir devlet kurumu olan İŞKUR. İŞKUR’un belli şartlarla ve kriterlerle işe aldığı ve tamamen İŞKUR tasarrufunda olması gereken bir yere sayın Can nasıl referans olarak işçi alımı yaptırabiliyor? Liyakat bunun neresinde? Peki yakınıma neden referans olmamış? Sırf eleştirilerimden veya görüş ayrılığımdan dolayı olabilir mi? Biat etmediğim ve etmeyeceğimi bildiği için ya da bir lokma için kula kulluk etmeyeceğimi sezdiği için olabilir mi?

Kalemim kıvrak eyvallah. Ama kıvrak oyun bilmem. Masa başında ahkam kestiğim falan hiç yok. 45 yaşında ekmeğini bilek gücüyle kazanan bir emekçiyim. Yıllardır direksiyon salladım, yeri geldi hamallık yaptım, toprakla uğraştım, sokakları, nasırlı elleri, terleyen alınları çok iyi bilirim. Sizin “masa başında oturanlar” dediğiniz kesim, işte bu siyasi oyunlarla yağlı işler, koltuklar, makam mevki kapanlardır. Aman karıştırmayın.

Konuyu kapatacağımı söyledim. Kapatacağım da. Sayın Can beni iyi tanır. Bende neredeyse tüm Can sülalesini tanırım. Birçoğu ile yakın dostluğum, ahbaplığım vardır. Hatta İsmail Can’a “Siyasette başkan olabilirsin ama özel hayatta bizim ağabeyimizsin, hatta “Apça” derim.” Kendi de iyi bilir.

Sayın Başkan, veya Valim, ya da Apça; bir yeğenin olarak naçizane tavsiyem; siyasette alınganlık olmaz. Doğruyu gösteren eleştiridir. Beni eleştir, hatta memnun olurum. Bir büyüğüm olarak yol göstermen bana velinimettir. Ancak bunca yıllık siyasetin içinden biri olarak eleştiri kültürüne daha çok aşina olmanı beklerdim. Bırak egosu şişkinleri. Gün gelir kimsede ne makam kalır ne de mevki. Ama Haymana’da geriye kalan bir tek dostluktur. İşte bunu gözden kaçırma, kaçırmayalım...