İnsan haklarına aykırı yaşam ve çalışma koşullarında hayatta kalmaya çalışan "çekçekçilerin" görmezden gelindiği günler artık sona ermeli. İlgililerin ellerini taşın altına koyup alternatif bir atık yönetim modeli oluşturması ve hayata geçirmesi şart!

Hepimiz mutlaka her gün en az bir kere olsun arkasında dev bir çuval olan ve onu çekerek ya da iterek götürmeye çalışan hemen hemen her yaştan insanları görüyoruz. “çekçekçi” olarak adlandırılan bu emekçilerin en önemli özelliği, ülkede olan ama aslında hiç var olmayan etkisiz atık yönetiminin işleyen tek ayağı olmaları! Belediyelerin asfalt yapmaktan iyileştirmeye fırsat bulamadıkları atık yönetimi alanını çekçekçiler önemli ölçüde dolduruyorlar; çöplerin içerisinde yer alan önemli bir miktarda plastik, kâğıt ve metalleri ayrıştırıyorlar.

Çekçekçiler, hastalık yuvası olan çöp konteynerlarına girerek dakikalarca para edecek şeyleri topluyor ve aslında hiç var olmaması gereken bir işi icra ediyorlar. Mevcut durumda bu türden bir faaliyet hem insan onuruna hem de sağlığa aykırı! Bizim dokunmamak için 10 tane poşete koyarak attığınız çöpleri, bu insanlar çoğu zaman çıplak elleriyle yırtıp karıştırarak işe yaradığını düşündükleri şeyleri çıkartıyorlar. Ne kadar para kazandıklarını bilmiyoruz ama zengin olmadıkları açık ve net! Öyle olmadıkları için de çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve kendilerinin de içinde olduğu bir sistemin kurulması için seslerini duyuramıyorlar.

İnsan Haklarına Aykırı, İnsanlık Onurunu Zedeleyici

Çekçekçiler üzerinden yürüyen sistemin savunulabilir bir sistem olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü kaçak işçi/göçmen emeğinin yoğun bir şekilde sömürüldüğü, mafyalaşmanın ve güvencesizliğin kol gezdiği bu sistem, temelinde bir insan hakları problemini barındırıyor. Bu da sistemin düzenlenerek iyileştirilmesini bir zorunluluk haline getiriyor! Bu sistemin belediyeler eliyle düzenlenmesi ve çekçekçilerin de düzenlemeye dâhil edilerek bir atık yönetim sisteminin oluşturulması şart. Başka türlüsü yani, hedef göstermek istemediğim için isim zikretmiyorum ama İstanbul’un bazı büyük belediyelerinde yapıldığı gibi onları işlerinden edip depolarını dağıtmak ve bunu kaba kuvvet uygulayarak yapmak ne adil ne de doğru bir yöntem! Ayrıca söz konusu olan bu ilçelerde zaten doğru düzgün bir çöp yönetimi, ilgili belediyeler tarafından becerilemiyor. Asli görevlerinden olan çöp yönetimini beceremeyen bu belediyeler, doğru işleyen tek sistemi de bu şekilde bertaraf etmenin mağduriyet yaratmaktan başka bir katkısı olmadığını idrak da edemiyorlar. Maalesef Türkiye, çöpü kaynağında ayrı toplama konusunda, bir batı ülkesi değil. Yani çöplerin düzenli şekilde kaynağında ayrıştırıldığı bir kültür sistemi yok. Bu kültürün kısa vadede sadece ayrı ve rengârenk çöp bidonlarıyla oluşturulması da mümkün değil. Dolayısıyla bu işi yapanların yer altına itilmeye değil, yer üstüne çekilerek güvenceye kavuşturulmaya ihtiyaçları var! İşte bu da ancak çekçekçiler eliyle oluşturulmuş alternatif bir atık yönetim modelinin hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir.

Aslına bakılırsa boşluktan doğmuş olan bu sistem bir fırsatı da beraberinde getiriyor. Çünkü hali hazırdaki tüm çekçekçilerin kayıt altına alınıp belediyelerin yönetiminde ve denetiminde bir sisteme dahil edilmeleri mümkün. Bu durum beraberinde kayıt dışı işçi/göçmen/sığınmacı/mülteci emeğinin sömürülmesinin de en azından bir iş kolunda önüne geçilmesine imkân tanıyabilir. Böylece çöpü kaynağında ayrıştırmayı bir kültür haline getirene kadar, bu kabul edilebilir tarafı olmayan toplama düzeninin de kontrolsüzce büyümesinin önüne geçilmiş olur. Eğer bu boşluğun büyümesine izin verilirse bu, adaletsizliğin de sürmesi anlamına gelecek ve daha sonra da iş işten geçmiş olacak.

Ne Yapılabilir?

Bu kadar anlattıktan sonra tabii ki uygulanması kolay ve hızlı olabilecek bazı önerilerim de var. Bu konuda;

* Tüm atık toplayıcıların kayıt altına alınarak belediyeler kapsamında oluşturulacak bir birim aracılığıyla güvenceye kavuşturulması,

* Güvenceye kavuşturulan toplayıcıların aylık olarak kazandıkları kazanca eşdeğer bir ücrete kavuşmalarının sağlanması,

* Çekçekçilerin topladığı atıkların, belediyelerin oluşturduğu büyük depolarda iş sağlığı ve güvenliği şartlarına uygun şekilde, yangına dayanıklı ve standartlar içerisinde depolanması,

* Atıkları satın alan geri dönüşüm işletmelerinin, bu depolarda biriken atıkları belediyelerden satın alması ve böylelikle emek sömürüsü çarkındaki aracıların/çantacıların/depocuların sistemden çıkartılması,

* Belediyeler dışında atık toplama faaliyetinin yasal olmayan ve organize bir şekilde yapılmasının önüne geçilmesi için fiilen ve yasal çerçevede önlemler alınması,

* Hükümetin çöp ithalatı yapanlara yatırım teşviki vermek yerine, ülke içinde kaynağında ayrı toplanan çöplerin geri dönüşümünü teşvik edecek destekler vermesi,

* Belediyelerin süreç içerisinde özellikle büyük sitelerin yoğun olduğu alanlarda kaynağında ayrı depolanmayı zorunlu kılacak kararlar alması ve siteleri buna yönlendirmesi,

gerektiğini düşünüyorum ve sorunun çözümü için bu gerekliliklerin yerine getirilmesini önemsiyorum.

Pek tabii ki bu öneriler geliştirilebilir. Ancak bir şekilde mevcut haliyle kâğıt toplayıcılığının sürdürülebilir bir iş modeli olmadığının anlaşılması gerekiyor. Üstelik sadece sürdürülebilirlik açısından da değil. Bu sistem, son derece sağlıksız olmasının yanı sıra, insan onuru açısından da zedeleyici bir sistem. Sistemin içerisinde ne türden bir dram yaşandığı konusunda ise çok az bir fikre sahibiz. Tüm dünyada atık toplama işçilerinin en riskli ve kırılgan grup olduğu sürekli tartışılıyor. Bizdeki durum da diğer ülkelerden farklı değil. Ayrıca bu sistem mevcut haliyle atık yönetim alt yapısının oluşturulmasını da güçleştiriyor.

Bildiğim kadarıyla bu alandaki mağduriyetlere sebebiyet vermemek için birçok belediye sorunu sumen altı etmek zorunda kalıyor. Bu da zaten sorunlu ve boşlukta olan alanın kontrolsüzce gelişmesine zemin hazırlıyor. Bu sistemin bir şekilde kayıtlı hale getirilip bir düzene kavuşturulması şart! Aksi durumda ortaya çıkacak sosyal problemler altından kalkılamaz hâle gelebilir ki hali hazırda çoğu yerde durumun bu noktaya ulaştığı bile söylenebilir.