İnsanlık varoluşundan bu yana hep Tanrı’nın varlığını ve kudretini tartışmıştır.  Aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen insanlar hala Tanrı’yı tartışmaya devam etmektedir.

Bugünkü sözde “çok gelişmiş” olan insan topluluklarında bile hâlâ din anlayışı bir noktaya getirilememiş olup çok çeşitli din anlayışları söz konusudur ve arayışlar hala sürdürülmektedir. Ne yazık ki bugün dünyada toplumlar ve ülkeler arasında yaşanan harplerin ve çatışmaların temelinde hala din ve mezhep farklılıkları yatıyor. Artık insanlar din ve sadece yorum farklılıklarından kaynaklanan mezhep inançlarını, saf bir inanç olarak değil, kendi hırs ve ihtiraslı politikalarına alet olarak kullanıyorlar. Bu nedenle de bilgisiz saf kitleleri bu çirkin oyunun içerisinde kurban etmekten çekinmiyorlar.

İnsanlar dünya üzerinde var olduğu günden beri, bugün dahi bir inanç ittifakı sağlayamadılar. Çünkü insanların beyin yapıları, idrakleri ve bilinç düzeyleri çok farklı. Tam bilinç noktasına ulaşılamadığı için birçok konuda olduğu gibi Tanrı’yı doğru anlayıp kavramada da insanların bilgileri yetersiz kalıyor. Tanrı’ya olan bağlılıkları sadece inanma veya inanmama ile sınırlı halde. Bildikleri de sadece birilerinin kendilerine dikte ettiği öğretilerden ve okudukları kimi doğru, kimi yanlış bilgiler içeren bazı kitaplardandır.

Yakın zamanlara kadar bilim dünyası maddeye yoğunlaşmış olduğu için sadece hesaplanabilen, laboratuvarlarda denenebilen, çoğunlukla elle tutulup gözle görünebilen şeylerle ilgilenmiş ve bu uğraşları bilimsel olduğu için kabul etmiş. Yani somutla ilgilenerek soyut olanları bilim dışı kabul etmiş ve bu kavramlar üzerinde durmamıştır. Dolayısıyla Tanrı anlayışı bilimin sınırları dışında kalmış, bu konularla tasavvufçular uğraşmış ve çok sayıda bulgu elde ederek bunu insanlarla paylaşmışlardır. Ancak fiziğin bir alt türü olan Kuantum Fiziği ortaya çıktıktan (keşfedilip bu konuda bilgi sahibi olunmaya başladıktan) sonra, bilim atom altına girip oralarda yaşananların bilgisine ulaştıkça, buradan hareketle atom dünyası dediğimiz mikro kozmos ile evren dediğimiz makro kozmostaki benzerlikleri gördükçe, bilim adamlarının pek çoğu, yıllardan beri kabul etmeye yanaşmadıkları yaratılış fikrini kabul etmeye başlamışlardır.

Asırlardan beri tasavvufçuların ifade ettikleri fakat bilim adamlarınca pek ciddiye alınmayan kavramlar, bugün Kuantum Fiziği verileri ile örtüşmeye başladıkça bilim dünyasında da bir fikir değişimi başladı. Kuantum Fiziği ile evren biliminin gelişmesi ve her gün yeni veriler elde edilmesiyle yavaş yavaş bilim ve inanç birliğinin yolu açıldı.

Bu nedenle biz de evrendeki bütün varoluşlara bilim ve inanç birlikteliği gözüyle bakmalıyız. İnancı, kendi yorum ve bilgilerini bize dikte edenlerden değil, kendimiz Tanrı’yı ve yaratılışı doğru anlayıp doğru kavrayarak benliğimizde özümseyerek yorumlamalıyız. Bütün ilimler ve bilgiler evrende mevcut olduğu için bu bilgileri evrenden yakalayıp bize sunan bilimi de bu yorumlarımızda birlikte kullanmalıyız. Bu konulardaki gelişmeleri takip etmeliyiz.