İtalya'daki sel felaketinde ölenlerin sayısı 15'e yükselince bu ülkeye yardımlar artmaya başladı.

İtalya'nın Emilia Romagna bölgesinde geçen hafta yoğun yağışlar neticesinde yaşanan sel felaketi sonrası Başbakan Giorgia Meloni liderliğindeki sağ koalisyon hükümeti, sel felaketine uğrayan bölgenin ihtiyaçlarına yönelik 2 milyar avrodan fazla kaynak tahsis etmeye karar verdi. Fransa da İtalya’ya su tahliye sistemi gönderdi.

 YAŞANAN FELAKETLER

 

Amerika, Hindistan, Bangladeş gibi ülkeler her yıl “yel felaketleri” sonucu büyük mal ve can kayıplarıyla sarsılırken, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülke, sel baskınlarına maruz kalıyor zaman zaman...

Yel’e ve sel’e karşı konamamasının zenginlikle-fakirlikle bir ilgisi yok...

İnsanların bozduğu ve bozmaya devam ettiği doğal denge ile altyapı eksikliğinin insanlardan aldığı bir intikamdır tabii felaketler...

Mayıs sonunda Karadeniz’de meydana gelen ve iki çocuğun ölümüne yol açan sel felaketi son yıllardaki bu türden faciaları hatırlattı bize.

Sondan başlayacak olursak; şiddetli yağışlar yüzünden oluşan sel ile Yeşilırmak taştı. İki çocuğu alıp götüren sel, 6 bin hektar ekili alanı, çok sayıda ev ve işyerini yuttu! Samsun’un Çarşamba, Ayvacık, Salıpazarı, Terme ve Tekkeköy ilçeleri ile Amasya ve Tokat, sel baskınlarının ağır faturası ile yüz yüze geldi...

Can ve mal kaybı yine büyüktü...

Isparta Senirkent, Dinar, İzmir ve Antalya’da 1995 yılı içinde yaşanan sel felaketleri çok sayıda insanın canına mal olurken, büyük maddi zararlara da yol açmıştı.

Kese kese bitirilen ormanlık alanların, sel ve erozyon gibi felaketlere davetiye çıkardığı Senirkent, bir gece ansızın çamur deryasına dönmüştü.

Ertesi gün olay yerine giden dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve diğer yetkililer, yaraların sarılacağı mesajını verse ve sözlerini tutsa da olan olmuştu.

 

İZMİR VE ANTALYA...

 

1995 yılının 4 Kasım’ında fırtınayla gelen yağmur İzmir’i altüst etmişti.

Öğle saatlerinde başlayan yağmur, gece fırtınayla birleşince, İzmir, 5000 yıllık tarihinin en büyük felaketlerinden birini daha yaşamanın arifesindeydi...

Müthiş bir gök gürültüsü ile bardaktan boşanırcasına yağan yağmur; özellikle Narlıdere, Yamanlar ve Emiralem’i perişan etmişti...

Dereyatağı ve çukur bölgelerdeki tüm gecekondular sular altında kalırken, fırtına yüzünden elektrik telleri kopmuş, minareler, direkler yıkılmış, şehir merkezi de sular altında kalmıştı.

Kurulan kriz masası hemen çalışmalara başlarken, askeri birlikler de her zamanki gibi kurtarma çalışmaları içinde yerini almıştı...

İlk belirlemelere göre hayatını kaybeden vatandaşların sayısı 55’i buluyordu. Maddi zarar ise trilyonlarla ifade ediliyordu...

Aynı gün Antalya da sel suları altındaydı.

Sabah saatlerinde başlayan şiddetli yağış, çok sayıda ev ve işyerini sular altında bırakırken, şehrin çevre illerle bağlantısını sağlayan karayolları da kullanılamaz hale geliyordu.

Felaket üzerine tüm randevularını iptal ederek bölgeye giden dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, yine yaraların sarılacağı mesajını veriyor ve üzüntülerini dile getiriyordu.

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Asaf Koçman ise, İzmir’de yaşanan felaketin kaynağını, “hızlı ve çarpık yapılaşma” olarak gösteriyordu.

  ANKARA, İSTANBUL VD...

 Her yıl başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, Karadeniz bölgesi ve yurdun diğer yörelerinde meydana gelen su baskınlarındaki can ve mal kaybının büyüklüğü altyapı eksikliğinden kaynaklanıyor.

Bunu ilgili kişi ve kurumlar defalarca dile getirmesine rağmen, sorun bir türlü halledilemiyor.

Felaketle yüz yüze kalındığında yüksek sesle dillendirilen sorunlar ve çözüm yolları bir müddet sonra unutulduğu için “tarihin tekerrüründen” başka bir ihtimal kalmıyor gelecek adına...